Tırtar / Yakup-Ziya"-hindi bunnar, bu Osman Çavışlar gene bi(r) düğün etti. ; gene dabanca, tüfek gırla-ğetti. valla kiremitlerin depesine yağmır gibi saşma yağıyo bunnar cof cofu sever, öyle nam saldılar Beyler ya ga(y)ri hinci öyle gedecek sandılar Allah mafaza milletin çoluk-çocu(ğu) var. erkekler-garılar Hacallar Harmanyerinde çatkı tepesinde gazyağlı kül maşala "-elettirik tellerine geliyo" deye goya tüfek atmayı men etmiş candırma ruhsantiyesi olan-olmayan dooru Mermici Memişe tüfek-tabanca gırla Allah ne verdiyse." "-neyise Allahtan bişiy olmadı şükür.. gorktu(ğu)muz başımıza gelmedi. emmee ertesiğün, Güssün Gelin gelinertesine ça(ğı)rmış milleti bi yanda gelinertesine ğelen gonu-gonşu garılar henk ederimiş, öte yanda yeni demat Zıya varımış Zıya’nın da sinozut a(ğ)rıları azmış." evde bi telaş bi hengame, emmisi, bobası sıhıya, üsdelik Zıya gedikli sıhıya gızgardaşı, yeniğelin hemşire, halası ya gari, Akaba’ya bile derdimiz “hu” dememişler köpekbosdanı bulup getirmişler Güssün Abılanın talimatıyna(n) Güssün Gelin köpekbosdanını sağmış bi gözel gavunoza çekmiş şırıngaya “dah” etmiş yeni damadın burnuna ulen arkadaş o(ğ)lan başlamış mı çırpınmaya hadin bakalım, güş-bela etişdirmişler Yalavaca olmadı Isbarta’ya havale yatırmışlar asgeri hasdaneye adamlar düğün mü etmişler, dokdur gapılarında mı beklemişler bilememişler kimbili(r) elin aklına ne geldi kim bili(r) kimin ağzı ne söyledi elin ağzı ayran kesen değil ki canın isdediği zaman isdediğin yerinden büz emme işin aslı buyumuş gelin ertesinde o(ğ)lan esgeriyede yediğün yatıvidi, bunnar da böyle bi dü(ğ)ün edividi.* "-de! de(yeceğim)cen, len heç bu olacak şey mi kendin, boban, gardaşın, garın, bunca sene dirsek çürüt, göz nuru dök, tahsıl et, ilim-irfan sa(hi)abı ol ondan sonura da dut köpekbosdanından medet um. Allah mafaza yau, hinci gel de bunnarın ettiğine göz yum." "- bizim yüzbaşı olacaktaa valla talla mer(h)emet etmezdi Zıya’ya biz bile kabatımız oldumu seğirdirdik hanımına abılanın yanında hiç bişiy deyemezdi gabadayı da bi garısı varıdı valla böbek gibi." gençliğinde bir güzele gönlü yanıp avaz avaz söylemiş türkü yakıp bir ağaca yaslanıp, bir kayaya dayanıp deli deli türkü söylemiş Deli Yakıp “yaz gelince gelir yolma mevsimi karşıbağdan dinle yanık sesimi adını sevdiğim çakır cemile çelen duvarından al hediyemi nadasa gidiyom yolumu golla kır atı eğerle ardımdan yolla adını sevdiğim çakır cemile cıngıllı kupaya çay doldur yolla gız ben sana yandım bir havasınan anan bayram etsin kara yasınan cıngıllı kupaynan-billur tasınan doldurda içeyin hey allı gelin nadasa gidiyom yolun sağında bir çift güzel gördüm nadas tarlada güzelin sevisi uşkur bağında çözelim uçkuru şen olsun dünya” DİPNOT çatkı: tepelerinden bağlanmış üç sırıkla yapılan meşale yakmaya yarayan düzenek çatmak : bir kaçını bir araya getirip birlikte bağlamak henk: def vs ile yapılan kadınlar arası eğlence köpekbostanı: cırteden, ebucehilkarpuzu, acıkavun, acıdüvelek * olay her ne kadar Yakıp Emmi ağzı ile aktarılmışsa da bu düğünden iki ay kadar önce vefat etmişti. Ancak; Ziyanın ana-babası bunu Yakıp emmi annatmış.. düğünde varıdı" dediler.. valla-billa. "-Allah rahmet eylesin” |
hayat bu düğün edip gerdeğe girecekken hastaneye..
iyi ki mezara girmemiş garip.
şiirde oldukça güzeldi üstadım kalemine sağlık