İSİMSİZ ŞİİRLER...
Soytarı bir sitem kadar mağdur kılan,
Söz kırımı bir imge kadar da sahtekâr. En gönülsüz beddua kadar esef yüklü Mağlup bir düş yarası iken sızan, Asılsız ve emsalsiz boyunduruğu Bilinmezin indinde, gök kuşağının hizmetinde Evren ve bile bile beyhude iken sureti Zafiyet kırıntıları kadar da mağdur Bir varlığı her daim töhmet altına gömen. Suçu ziyan eden bedelli bir öfke Hele ki kırık bir miladı yâd eden Seyrinde ve mimlendiği gölgelerin Zaruriyetinden taşan sitem misali Süprüntü bir kinden medet uman En asil gölgeyi bile rehin bilen. Bilip bilmeden kovuşturduğum bir acı ki Madem en hazin yüklem, Benliğim kadar sorgu suali hak etmeyen Kayıp bir imin derdinde en aykırı rüya Kadar gözünde büyüttüğün Ve yerli yersiz debelenip İçinde büyüttüğün. Tüketen efkârı soluklandığım an’ın: Hiçliğin sayacını kurdum dünden arakladığım, Kekremsi bir hüznü yâd edip, İfşa ettiğim en derin surede Katıksız elem bildiğim Bir rütbe kadar soluk belki de cafcaflı Bir öfkeyi görmezden gelip… Andan ayrık bir hıçkırık olsa da belimi büken, Yeri geldi mi neşeyi diri tutan en sakil reçete. İçten pazarlığı görmezden gelip Hele ki nefsi bir kaşık suda boğmanın ertesi, Gönlün kayıp gölgelerdeki tok sesi. En kırsalı bölük bölük, Belli olsa da öncesinde Kara deliği parçalara böldüğü evrenin Ve en kayıtsız şarkı adsız bir imde takılı Yine de adını koyup yeni doğan günün, Dünlere olan isyanı yok sayan şu gönül neferi Dizelerin takibinde iken soluksuz kaldığım her an’ı Takıp göğsüme. İndinde belli ki ya da çeperinde Düş baz bir rabıta kadar da geleceği mimleyen, Sorgu sual iken hak getiren, Tekil bir ihtiras, en aykırı düş’ün Pervazında bir gölgeyi bile rahmet bilen. Soytarı sitemlerin aykırı mezheplerinde Ne çok naz ne çok imtiyaz. Anlam bulmak, indinde bir imin, Takılı rüzgârın ipleri Darağacında boynumun borcu belli ki Ödeyemediğim kefaretin. Bir sure ve bir naaş; Bir rütbe en soluğundan, Sökülmek üzere bilfiil gölgeler Depreşirken izbelerde. Soluk nefretin soğuk yüzü; Gölgeli kinlerin en devrik tezahürü. Sondan bir evvel, demek mi akıl karı Hele ki soluklandığın bir dizede, Ettiğin her bir kelam kadar da sıra dışı Bir imgenin tekelinde biriken o hezeyan. Sonsuz mu nutkunu tutan o nefes mi yoksa Seni senden eden… Bir zaruriyet kadar asılsız olsa da Söyle bana nedir ecdadı şu yorgun kelimelerin belki de Teneşir paklarken en yalan tümceyi Büründüğün asaletin nasıl da uzağında İsimsiz şiirlerin. Israrı ya da tekrarı, Ne sonu var ne de başı, Hele ki boyutsuzluğun at koşturduğu o mecrayı… Yine de susmalı mı şu kalem? Hani olur da çatık kaşlı bir sitemi dert edip, Dertop iken yüreğe çöreklenen… Bir mabedin kovuşturduğu öylesine bir sancı, Öylesine belki de yol yordam bilmeden Edilen bir sitemden yüreğe esen. Ah akılsız başım, Ah benim aykırı hecelerim, Demlenen gönlün bakir hüznünde Anbean yâd ettiğim o aşkın pervazında Buz tutan iskeleti şu münafık bedenlerin… Durağan bulutlar mı yoksa Başımda uçuşan hem belli mi olur, En aykırı rüzgârı çağırırım da Eserim ulu orta, Mimlendiğim bir nazire kadar ettiğim o boykotta Asılı kalırım aklımın kancasında Yanık bir redifte. |