göğsüm ülken olsun
sana yazmak istediğim,
ama yüreğimde tuttuğum, o kadar çok şiir var ki, hepsi saç tellerinle, yüreğime sarılmış gibi. ve nefesimi hırpalayarak, şu lanet gecenin karanlığında, yüreğim sızlaya sızlaya seni aradı. sonra göğsüm daraldı, ve biliyorum ki; benim için hayat, sesinle sesimin, gözünle gözümün, yüreğinle yüreğimin, birleştiği an kadardır. ve biliyorum ki, şimdi en güzel şiir sensin. yüreğimin sokaklarında, barikatları yıka yıka çoğalan. sonra elimi göğsüme koyup dinledim; kalp atışlarım en çok seni avuçlarıma vuruyordu. attığım her adımın sonunda, sen varsın gibi yürüyorum. bu sokakları, bu kaldırımları, bu şehri. ve, sen ülkem kadar güzeldin, ve ben dili yasaklanmış, bir halk kadar çok sevdim seni. az kalsın unutuyordum, git gide daha çok sensiz kaldığımı. ve, içimde tonlarca özlem var, hepsi yüreğimle bir umuda tutunmuş ve, bir martı çığlığı kadar, göğsüme dokunsan yeter. göğsüm ülken olsun, sen ’’özgürlüğüm’’sün zaten. ibrahim dalkılıç |