10
Yorum
30
Beğeni
5,0
Puan
1467
Okunma
I
Tanrım
Duvarın ötesine düşüyor gölgemiz
Kırmızı tozlar, yaban otları
Dudaklarım kuruyor
Eğri büğrü bulut kümelerinden bir yağmur yağacak
Sen kuyu ışığına uzanırken
Ben karasis ağıtları gibi
Teraziler sallanacak içimde
Bileğimde boğumlu ip
Yaradılışın birinci günü
Sûr’a üflüyorken melekler
Renkler, gök,toprak öyle bir yankılanma ki, öyle bir yağmur
Toprak çekmiyor suyu
caddeler boş
Beynimde bir şey uğulduyor
İşitilmemiş müzik
Nesnelerin koyu derinlikleri gibi
Gözbebeğim deliniyor
Hücreleri bölünmüş civalı yağmur altında
Konuştuk
Yükseldik
Yanma zamanıydı
II
Bu evler, kapılar
Gösteri meydanlarının yüzleri
Rüzgarlar uğulduyorken başlarının üstünde
Kara güneşle süslenmiş
Halkalar içinde gergin
Teatral ifade
Dansçılar, şarkıcılar, ve şairler
Ve işçiler
Ve ren kızları
Ve ruhun rodin’i
Mutsuz taşlarız kayaların yuvarladığı
Ve bize kederin en dokunaklı imgesini bırakan taş baskısı kadın..
Uyuyordu ağaçlar altında
Sarı benizli toprak
Su yeşili nehir akarken
Onu ağzından öptüm
Üç etkili ton
Grek vazosunda figür
Solmuş bir gül taşıyordum
Siyah pastel üzerine öküz ödü ile guvaj katıp boya hazırladım
Onu resmettim, onu soydum
Ah madelina
Ölüler kayığı yaklaşıyor
Bir kurban sunağının önünde
Diz çöküp dua ettim
Ağaçlar büyüdü
Ben küçüldüm
Gece çalarken trampetler
Pencerede yarasa sızıntısı
Gölgeler parçalanmış
Kendimi kestim, kustum
Maldoror’un şarkıları çalıyordu
Marazi şehvet, şeytansı güzellikler ve ince boyunlu kuğular için
Aniden kuzey sisine dönüştüm
Koştum su tanrısı neptün’un atlarıyla
Bir yağmur yağıyordu
Lacivert boyunlu kırmızı çanlar
Ey civalı çanlar
Tohum korkuyu bilmez ki
Sadece renkliydik sustuk
Hiç söz etmedik..
5.0
100% (21)