Gece prelüdüI Tanrım Duvarın ötesine düşüyor gölgemiz Kırmızı tozlar, yaban otları Dudaklarım kuruyor Eğri büğrü bulut kümelerinden bir yağmur yağacak Sen kuyu ışığına uzanırken Ben karasis ağıtları gibi Teraziler sallanacak içimde Bileğimde boğumlu ip Yaradılışın birinci günü Sûr’a üflüyorken melekler Renkler, gök,toprak öyle bir yankılanma ki, öyle bir yağmur Toprak çekmiyor suyu caddeler boş Beynimde bir şey uğulduyor İşitilmemiş müzik Nesnelerin koyu derinlikleri gibi Gözbebeğim deliniyor Hücreleri bölünmüş civalı yağmur altında Konuştuk Yükseldik Yanma zamanıydı II Bu evler, kapılar Gösteri meydanlarının yüzleri Rüzgarlar uğulduyorken başlarının üstünde Kara güneşle süslenmiş Halkalar içinde gergin Teatral ifade Dansçılar, şarkıcılar, ve şairler Ve işçiler Ve ren kızları Ve ruhun rodin’i Mutsuz taşlarız kayaların yuvarladığı Ve bize kederin en dokunaklı imgesini bırakan taş baskısı kadın.. Uyuyordu ağaçlar altında Sarı benizli toprak Su yeşili nehir akarken Onu ağzından öptüm Üç etkili ton Grek vazosunda figür Solmuş bir gül taşıyordum Siyah pastel üzerine öküz ödü ile guvaj katıp boya hazırladım Onu resmettim, onu soydum Ah madelina Ölüler kayığı yaklaşıyor Bir kurban sunağının önünde Diz çöküp dua ettim Ağaçlar büyüdü Ben küçüldüm Gece çalarken trampetler Pencerede yarasa sızıntısı Gölgeler parçalanmış Kendimi kestim, kustum Maldoror’un şarkıları çalıyordu Marazi şehvet, şeytansı güzellikler ve ince boyunlu kuğular için Aniden kuzey sisine dönüştüm Koştum su tanrısı neptün’un atlarıyla Bir yağmur yağıyordu Lacivert boyunlu kırmızı çanlar Ey civalı çanlar Tohum korkuyu bilmez ki Sadece renkliydik sustuk Hiç söz etmedik.. |