sahipsiz yıldızlar
sahipsiz yıldızlar
geceyi sustur karanlığı terk et aydınlığın ellerinde tut yürü... güneşin narlanmış dudağına hayata bir öpücük bağışla tüm sahipsiz yıldızları bir araya topla kulaklarına doğmamış coşkulu şiirlerden oku uzayın sonsuzluğuna uğurla uğurlar gibi bir güvercini... ipe dizili tesbihin taneleri gibi göz yaşlarımı anamın ak saçlarına yedir babamın merhametli avuçlarından soğuyan hayallerimi ısıtarak içir ve tut ellerimden aydınlığa yürü avut beni yada, ağrılarından kıvranan gecenin sabahını bekle gözlerime sıcak kanımdan içir kemiklerimin yakılışıyla dertleş ve aydınlığı çağır her nedense seni çağırmıştım demiştim ki insan ölmeden önce gözlerinin tavanındaki ışığa mavili bir hayat yeşermeli kırmızıyı çekip almalı içinden kalbinin kirpiklerine sürerek akıtmalı kanı kurumuş düşlerin mezarlığına ve demiştimki yemini olmalı insanın hayatta var olma adına hep yeşili duygulardan evleri olmalı insanın maviliklere oturmuş gülüşler üstüne mesela bir ihtiyarın aksakallarında hayatta nasıl kalınır manifestosunu okumalı ve sırtını sura yaslıyarak beyaz tülbentli kadınların su dökmez cesaretlerindeki sınırsızlık üzerine kafa yormalı nasıl olurki ? bin yıl kendisi kalmayı becerir insan, nasıl bin yılı acı çekerek yaşar demiştim . . . ve sonra . . . . bedenime kabile kanunları uygulanırken sabah olmuştu ve ben bir beyaz buluttum kirlenmiş yüzlerin gök yüzüne... ŞİİRİMİ ’GÜNÜN ŞİİRİ’SEÇEN EDEBİYAT DEFTERİ SEÇKİ KURULUNA YÜREKTEN TEŞEKKÜR EDEİYORUM... Can Fırat(irfan polat) 10/04/2016 |