Saba/yı uyandırmak...
Saba/yı uyandırmak...
Çalıp kapısını saba/yı da uyandırmanın seherindeyiz vakit geçiyor Mayısla buluşacak birazdan Nisan onu korumalı yağmurdan ak bir şemsiye verirsek eline başını güneşten de bahçeye indiğimde gördüm güllerin üstündeki şebnemleri akşamki yağmurdan kalan beyaz gül utanır olmuş bakireliğinden kırmızı gül yine öyle alev alev yanmakta orda burda sarı mavi mineler toprak ta uyanmış bir önceki gecenin şiddetinden öyle böyle değildi demek böyle oluyormuş birbirine hasret kalan mevsimlerin sevişmeleri herkes biliyor da dili varmıyor kimsenin bu gizli aşkın gizemini korumakmış gibi görevleri ateşle oynuyordu bir önceki gece bütün göğü tutuşturmuştu dolunay el ele tutuşmuş samanyolu ve yıldızlar belli belirsiz karşıda ışıktan öbek öbek kervansaraylar henüz ışıkları kararmamış mahyaların bir ilahi lutuf doğuyor sabahla müezzinin uykulu sesinde ulvi bir şiirin terennümüne kanatsız kuşlar konmuş ağaçlar bir eğilip bir kalkıyor sabah secdelerinde gün geçmiyor ki seni anmayayım herşey eskisi gibi ellerin ellerimi bırakıp gideli mevsimler daha hızlı değişiyor sanki ben yaşlanıyorum sen son günkü gibi hep genç kalacaksın hayalimde gidip saba/yı uyandırmanın vakti 8/Nisan/2010/perşembe Yüksel Nimet Apel |
ve uyandı saba...esti efil efil yüreğime...
günaydın şiire...
tebrik ederim..
selam ve sevgilerimle şairem....