6
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
1888
Okunma
Demeyin ki hiç fark yok; Vatana ihanete;
Eskiden soysuz arar pek zorlanırdı lâin...
Oysa şimdi talip çok, bedduaya, lânete
Huzur gönlüme fîrar, dört yanım alçak, hâin.
Tam şafak söktü derken hazân esti...zamansız
Nesl-i Asım beklerken, nesil gördüm, gümansız
Yangın yeri yüreğim; içten içe, dumansız
Umut çelimsiz, cansız; ye’sin elinde rehin.
Destan yazarken ceddim tarihe nakış nakış
Fırtınaya tutulduk; gitmem diyor kara kış
Buz kesti hayallerim, "mahzûn"a döndü bakış.
Menzil uzak, yol yokuş, cehennem rûy i zemin.
Kalplere kin, toprağa, silahlar "ekilirken"
Farkına varamadık mindere çekilirken
Sırıtan hep aynı yüz Suriçi yakılırken,
Yerle yeksan olurken, Yüksekova, Nusaybin.
Bağrımıza basarken Şırnak, Cizre, Eruh’u
Belli ki es geçmişiz Türk’e hasım güruhu
Bir güruh ki, derlenip, sıkılsa tek tek ruhu
Mâhiyet-i vücûhu ya irindir, ya da kin.
Saklamaya ne hacet, aşıldı hassas eşik
Boş kaldı aşk odunda Yunus beleyen beşik
Suriye yangın yeri; sınırlar delik deşik
Sükût etmek âcizlik; Nasıl durayım sakin?
Öfke "kalbe"hükümdar, nefret "göze", kan "dile"
Kaldı mı anlamayan yön veren kim Kandil’e
Hayat-memat cenginde yara aldım...ben bile
Kabul..Nimettir çile...Sabrım tükendi lâkin!
Mecit AKTÜRK