Çukurzehirli sarmaşık nefes içime çektikçe sarıyor hücrelerimi çürüyorum "gel" diyen yok, bekleyen de bir vuslat var hissediyorum koşmak gelmiyor içimden bir ileri iki geri adımlarım say ki ateşte yürüyorum bağlamanın tellerine vuruyor dertli el uzaklardan geliyor ağıt gibi sözler kara toprak ak oluyordur belki kim bilir gömülen cesette kalıyor gözler yağmurlar yağıyor sicim gibi çamurdan saçlar örüyorum ne çok uzak bu diyar ne çok yakın bembeyaz libas son bayramlığım ne babamın harçlğı ne anamın elime kınası tek sermayem dilimde bir tövbe kaç kez bozulduğu unutulan bir de alnımda secde izi zoraki de olsa bu kaçıncı ayrılık bu kaçıncı etin tırnaktan sökülüşü hüzünlü yüreğine aldırmadan hüzünlü yüreğime aldırmadan dünyada dünyadan saklanıp ölmeden ölüyorum bir çukur beklediğim son sığınak kefen kadar ak gece kadar karanlık frezya |