Devrik Şahurbasını sıyırıp ayrılığın döşüne yaslandı hicran küfürbaz gecelerin diline övgüler yazdı yorgun kalemler ki yorgunluk kalü beladan bela idi sırtlarına tereyağından kıl çeker gibi koptu bir bir ömür takviminden sayfalar dünde kalan gözler bugüne şaşı, yarına kör gör dedi yıldızlardan kayan dilekler un ufak kaldın gidenin peşinde, gör kaçak kaypak zamanlarda toplamıştı çiçekleri kokusu zehir, tadı zakkuma eş esti, fırtınanın koynunda büyüyen rüzgar gülü kopardı yapraklarını toprağını çamura çevirdi çamuru kavurup yüzüne sıvazladı güneş günün geceyi sarayın eceyi şairin heceyi beklediği gibi bekledi gönlünden kopan iki kelimeyi dilinden diline vermek için vehimlerin gölgesinde üşüyen bahara susmak dedi yer ve gök payına düşen rızası ruhunda uçurum, düştü ankara... işgali şölenlerle kutladı devrik şah gazan mübarek ola frezya |
payına düşen
rızası ruhunda uçurum, düştü ankara...
Susmak ya da susturulmak geçici bir zorunluluk olabilir. Lakin dil söylemese de hal söyler. Önemli olan içimizdeki sesin gürlüğü.
acizane bir şiirimden
Susmamız bizim yüceliğimiz
Susturulmamız onların sefaleti
Ama bir gün
Ve mutlaka
Kahpe devşirmenin
Dilime vurduğu perçin kırıldığında
Önce
Şöyle haykıracağım
Dinleyin insanlar, dinleyin beni
Dinleyin ve inanın
Gerçeği, yalnız gerçeği
Söyleyeceğime sözüm var
Sonra
Yıllarca
Mercan sessizliğimde olgunlaştırdığım
İncilerimi
Saçacağım
Hem de HERKESE