Gönül
Çok dolandı dağda taşta,
İlden ile gezdi gönül. İlkbahar yaz, güzde kışta, Beş mevsimi sezdi gönül. Hem yaşlıya hem de gence, Ki insandan daha önce, Sarp geçitler sence bence, Yokuş değil düzdü gönül. Bazıların gururuna, Bazıların onuruna! Gidiyorken oluruna, Kılavuza izdi gönül. Ne akildi ne divane, Kul etti zatı şahane, Kahrı lütfu tane tane, Aşk ipine dizdi gönül. Ne yamaç var nede kıyı, Kumsal saymaz çakıllıyı, Deli değil akıllıyı, Ferasetle üzdü gönül. Farkı farkla fark ederken, Terki terkle terk ederken, Şahadeti berk ederken, İmbiklerden süzdü gönül. Genç ömrünü bitmez sandı, Hayallere çabuk kandı, Nice ateşlere yandı, Küle dönen, közdü gönül. Kale idi surdu Seddi, Çarkı felek neler etti, Ayrılıklar cana yetti, Kavuşmaya tezdi gönül. Harabeyken yeri yurdu, Elif gibi dimdik durdu, Benliğine balyoz vurdu, Örs üstünde ezdi gönül. Ne ileri nede geri, Ne öteydi nede beri, İçeriden çok içeri, Kabuk değil özdü gönül. Güneş, yıldız ya da bedir, Hakikatin aslı nedir? Anlayana vasfı kebir, Mana bulmaz sözdü gönül. Bayram etmiş toy düğünü, Nimet bilmiş her öğünü, Bahtındaki kör düğümü, El değmeden çözdü gönül. Keder hüzün tüm nefretin, Bundan böyle her şehvetin, Vahdetteyken şu kesretin, Üzerini çizdi gönül. Tek bir vakit gündüz gece, Bir dili var bilmem nice, Bazen harfti bazen hece, Dizelere dizdi gönül. Kim doğacak kim ölecek? Kim ağlayıp kim gülecek? Bilmeyenler ne bilecek? Her bir yana gözdü gönül. Bu bir masal sıralandı, Sır perdesi aralandı, Can evinden yaralandı, Bedeninden bezdi gönül. 19.03.2016…Mustafa Yaralı |