aykırı düşler sokağıyüreğimiz ağzımızda yirmişer ellişer ölüyoruz dışarda keşke içimizdeki kemiklere de sorsaydınız hiçbiri kaynak tutmamıştı daha duvara mıhlanmışken sabit yüzümüz sıska vücutlu iki çift mandalla bir demet gül tutturdum incecik dal gibi kırılgan boynuna bağışla beni gülüm bağışla! kusuruma bakma utanmadan soruyorum hâlâ -nasılsın? güneş doğuyor mu sizin orada? fosforlu hüznüm başıboş bulunduğunda aldırma gülüm aldırma! bundan böyle başım önümde makbul vatandaş rolümle acılar etkisiz hale getirilene dek düşlerime sakıncalı kişi olarak bir süre evimde devam edeceğim alınmazsan sevinirim güzelim ağıtlarla yeni cilalanmış göğsüme isabet eden şu şarapnel parçasını az önce ödünç aldım Jiyan’dan kanlı elinle oyup durma boşuna kaç gündür süngülüyüz bodrumda boş ver unut bizi gitsin! hani nerde? -liberté...égalité...fraternité! bas bas bağırıyordu insanlar Paris’te memlekette evler boşaltılınca balistik incelemeye alınan siyah zülüflerini hurdacılar gelip süpürür mü o toz dumanın arasından Tanrı da biliyor ki üç çocuk annesi şirin mi şirin kendi halinde bir kadındı Şirin az kaldı dayan yüreğim dayan! hayat memat dinleme bombalar patlarken peşi sıra sen saçlarını ör getir yine gerdanına dökülen kanı silerim ben merak etme gülüm! merak etme! m.g |
Tebrikler...