Eskimeyen Aşk
o masanın üstünde ellerimle çok
kapının arkasında bekçi düdükleri kahve duvarlarının kadife perdesinde sabaha sinmiş bir özgürlük genişliyor unutulmuş olanları hatırlayarak iyimser merdivenlerini çıkıyorum evimin bazı şeyler hızlı gelişiyor kaygan yol eski araba bar ordunun dereleri yukarı aksa ya da ormanların gürültüsü yankılansa mavi gülüşlü dudaklarında örtüşen rastlantıların her biri kutsallaşıyor denizin dibinde duran hatıralarım dalgalanıp çarpıyorsa yanaklarına mutlu olmayı dinle bir daha sonra aynı anda iki yıldız kayar birbirimizin gözlerine bakar buğulu bir İstanbul sesiyle dinlenir sulara karışır geri geliriz ellerimizde bembeyaz köpükler demem o ki martılı şehrin ıslattığı o son aşık sen değilsin yedi tepenin yedisinde de bulut gelirsin diye seni özledim. |