Tırtar / İlkaşk - Zeytinben bu hengameler arasında gedip geliyon Özleme, özlemler içinde dönüp bi defacık bile bakamadan sadaca önümden yeyebiliyon o da guru-deri peyniri mubarek boğazımı bile garakdırdı kaş bardak su işdim bilmeyon.. bizim gız da Allah ne verdiyse tabağı zeytinyağıynan doldurmuş Allan onarca(ğı) işde niyeyse iri-yeşil bi zeytini gözüme kesdirdim çatalınınan bir iki uğraşdım bu sefte tamam deyon zeytin fırtıyo tabağın içinde bir-kaş tur attırdıkdan sonura zeytin pırtdı, bu sefte de tabakdan ziniye sıçradı içimden “hinci çatalı kesin zipledim” deyon narasın gardaşııım.. gene garavana bir iki hamle derkene sıkışdırdım bi köşeye hinci gaşcak yerin galmadı gari son bi atak daa ne ğezer, net(i)çe gene mafiş, gene p(f)iyasgo ya kayıyo olmadık bi yanna gediyo ya da patanaş yapan gamyon tekeri ğibi olduğu yerde fırıl fırıl dönüyo amma.. yağ gaygan öyle olmasa pelvannar haşgaş yağı sürer öyle demi ya da çatalın ucu kütüdü yalan söylemeyen hinci valla orasını bilemecen, zorda galan kedinin köpeğe hışardığı ğibi her seftesinde elimizden gaçırdık bi türlü galebe çalamadık …. zeytini yalınız benim asabım oldukcana bozuk bırak gülmeyi, nefesini dutdu çoluk-çocuk soluk almayı bile aklının ucundan geçirmeyo kimse emme bütün gözler benim çatalın ucunda “hu çatal bi ziplense zeytin yakalansa da hu işgence bitse” deye dova ediyollar belli nayeti biz gene elden gaçırdık yeşil zeytini … Gara dayı efendi iki barnağıynan dutdu benim yeşil zeytini önşe bana uzatdı alayın deye uzadınca elimi zembelek atmış ğibi adam yangından mal gaçırıyomuş gibi çevik bi hamleynen ağzına atma(z) mı şerefsiz mehruh! gevişini gösdere-gösdere “-len gara yeğen bırak ..ına ğodumun hu fanteziliği yauu adam gibi elininen al ye hunu biz köylüyüz, o(ğ)lum gorkma kimse seni gınamaz zufrada iki gıçı-ğırık gancık garı var deye hemi de ne demişler alışmadık gışda don durmaz” “-bak zeytin böyle yenir sen gakmış Fıransız gaşşığıynan Alaman herzesi yeyon ben senin uruhunu bilirin sen de o aselet yok! alt tarafın anan sarımsak-boban sovan sen daha dünkü bok, ne oldun da ne oluyon sen kiiim, çatalınan zeytin yemek kim kendini ne bok sanıyon a gapberif, namıkör aynaya bak boyunu gör” daha bi sürrü bişiyler dedi ne dediğini duyduğum mu var.. bi de göt cebinden çıkarıp da ayna uzatmaz mı alıp yere çarpasın ay oğlan emme bilemeyon irengim penbe miydi, mor muydu kül müydü, boz muydu Özlem ordamıydı, ve hepsinden can alıcı nokdası halımı görüyomuydu ooff off öldüm, bittim mahf oldum terledim, eridim gahroldum Gara döyüsün gaflarından perişan oldum vel hasıl açcık da cehaletimin gurbanı oldum bereket versin Özlem.. Özlem hemen devreye girdi dayısını azarladı hemi de nassı! “-dayıcığım tabakdaki zeytinyağının çok olduğundan herhalde çatalın ucu da kütelmiş olur böyle şeyler lütven uzatma” dedi bi sevinş gapladı ki içimi o kadak olu(r) şükür etdim valla aklımda o döyüsün dediklerinin zerresi yok.. sonura yerinden bi hışımınan gakıp “-gayfanız varısa ben bi gayfa içebilir miyim … kimsenin bişi demesine fırsant bile vermeden “-ya da bende nesgayfa var getireyim beraber gidelim” dedi bizim gızınan barabar çıkdılar evden sinirli sinirli getdiler ne demeğise nesgayfe getirmeye orta malledeki dayısı gilin eve ben ha deyinşe kendime gelemedim kimsenin sesi-soluğu çıkmadı ebi-cetdi esamesi okunmadı neçe sonura bizim sütlü nesgayfalar geldi emme dat dökmedi fazla sürmedi musafirler de gakdılar ebem bile onnarı hayada gadar savışdırdı bizim gızda onnarınan getdi uğurladı geldi.. Özlemin hanımefendiliği, anlayışı, galenderliği ille de ğözelliği geyimi-guşamı gonuşması kültürü, göreseği ha bire annadıyo gari “dur” deyecen “ben zati havasın” ya! dediklerinin hepiciğini beş falasıynan biliyon zati ben gonuşmayınca gukguluğa getdi ardı sıra bakıyo baybay ediyo ikindin üzeri güneşde bi vuruyo ku gıpgızıl ıldır ıldır bakır çalığı etrafda nar çiçe aşmış gibi buğarada ben kendimi gapdırmışıyın hâlâ “Özlemin dudak boyası ne renk” deye düşünüyon dönüp bi defa bile bakamadım ki anasına sattımın aklıma geldi sütlü nesgayfa gupası elime aldım, cama dooru dutdum dudaklarının izine bakdım bek bişiy görünmeyo “-şükür dedim” .. “-şükür boya-moya sürmeyo” gene de şeytan dürtdü oradakı su ilekesine bakdım olmadı dilimin ucuynan dokandım dat-mat yok höyle her bi tarafını yalayalak dolandım acı bile canım sıkıldı “boya acı olmamı” bi de içini höyle barnağınan siler gibi diliminen sile-süpüre yaladım baya bildiğin bardak emme.. o acılık hala var … “eyi de neye boyarlar kı” duralakdan bizim gız geri ğeldi ha bire Özlemden bahsediyo Özlem hep beni gonuşmuş, “-abin çok efendi” demiş “-çok terbiyeli” demiş, “-okuyor mu” deye sormuş “-dayım çok kaba, çok üzüldüm” demiş “-abin lütven üzülmesin” demiş dayısına çok gızmış “kültürsüz” deye “kaba herif” demiş “-ne kadar gözel, ne ğadar anlayışlı nassı bi hanımefendi görüyon mu nassı ağırbaşlı, ne ğadar olgun deği mi”dedi “-ne ğadar akıllı-uslu” beni daha fazla üzgün görmemek uçu nesgayfa almaya ğetmiş gedip gelesiye dek dayısına söylenmiş, gahretmiş “-dayısına gızgısından, o ğadak emek verdi de ben iki gupa içer deyodum bi gupa nesgayfa bile işmedi” dedi “-ne sen işdin, ne de bi başgası işdi dayısı gökgörmedikden başgası da işmedi” . … … ….. …. “-neh!” demişiyin kendi-kendime nassı seğirtdim ordan tükürüvüdüm, öğüyvüdüm narasın, sabınınan sürtü-sürtüvüdüm a(ğ)zımı yüzümü ovu-ovudum bulaşık deterjannarıynan bulaşık bezleriynen filen emme ı-ııh! öğüre-öğüre bi hal oldum öğümekden boğazım gurudu gözlerim gan çanağı aklıma geldikce kansırıyon, tükürüyon emme faydasız, ne ağzımdan acı, ne yüzümdeki sıyrıklar eyileşdi burnumdam koku ğetmedi bi hafta file hep böyle ne bişiy yeyebiliyon ne de içebiliyon boğazımdan bişiy geşmeyoru ki DİPNOT hengame: karışıklık, kargaşa garakmak / karakmak : boğazına durmak, boğazından geçmemek, öksürüğe karmak hışarmak: meydan okuma, kavgaya davet, kavga etmek, kavgaya zorlamak, herze: b.., pislik, gereksiz söz ya da davranış kalender: yufka, yufka yürekli, hoşgörülü, nazik, ince öğümek, öğürmek: şiddetli şekilde kusacak gibi olmak ancak; kusamamak |
Hepsini okusan bir roman tadı alırsın.
Tebrikler kardeşim,
selamlar