Sensizliğin On Rengi
Gitmek
gidebilmek kolay mıdır ki! yandığım bir yanın ateş ölümü sevdiren bir yanın uçurumken sorgusu olmaz gözlerimin susarım bir yanında yandığım yaktığın ateşin diğer yanında kapıları sensizliğe açılan ölüm uçurumundayken ellerini bırakıp hangi yana adım atsam özgürce ölmek ölebilmek kuşların kanatlarında susabilmek susturabilmek geceye misafir çığlıkları açtığında kollarını rüzgarın saçlarında alaycı raksı yüzünde dünün derinleşmiş izleri gözlerinde denizin mavisi on renkte on kez ölmek gibi sensizlik sana ait zannettiğin aldığın nefes gibi gecenin karanlık olduğuna bakma her gördüğüne utandığın dandır matemin on renge bürünmesi seyret seyrede bildiğin kadar ölüm uçurumundan uğurluyorum her gün ruhlarını bir başka bedene emanet etmiş ölenleri yolculukları nereyedir bilinmezken yollarında beyaz papatyalar siyah laleler kırmızı gelincikler küs gökyüzü on renge bürünüyor gözlerimde adını koyamadığım her gece kapıyı çalan ölüm suskun gökyüzü asude deniz gibi sensizlik yaşanıyorsa olamadığın bu kentte emanet bedenim her an on renge bürünüyor... . . . ’ Farkında mısın? her günü bir renge boyadığımız hayat yinede devam ediyor... ’ |