yeniden yaşama tutun ellerimdenkanayan yaralarla dolu yine yüreğim kırk yıl, kırk mevsim kar altında kalmışım sanki sanki hiç yaşamamış, hiç doğmamış gibiyim oysa her gün, her saat yeniden doğan bir düştüm göz kapaklarımda üç damla yaş üç koskoca ülkenin acısını taşıyor sanki ve umut düş bahçesinde yeniden doğan bahar misali papatyalar, sümbüller ve kardelenler doğuruyorum çocuklar oyun oynuyor düş şehrimde ellerinde uçurtmalar, kör sokaklara ışık saçıyorlar gök kuşağı göğe gelinlik gibi saçıyor renklerini yedi renk, yedi umut, yedi mutluluk gibi sonra yağmurlar, sisler kaplıyor bedenimi bardaktan boşalırcasına ıslanıyorum her yağmur damlası saçlarımı tarıyor sanki annemin saçlarıma dokunan parmaklarını hissediyorum türkülerin en yanığı, en iç acıtanı yine dilimde sensizliği, sessizliği mırıldanır gibi suskunum dilimde nüsha nüsha adını sayıklıyorum ve sığınağı sen olan bir düşte mülteci kalıyorum ve yeniden ölüp, yeniden doğuruyorum avuçlarımda kendimi ey sevda yoksunu hayat diyorum, ey kör kader kırağı şakaklarıma düşmüş bir özlemim ben güneşin doğmasına hasret, maviye sevdalı bir kuşum kaç cemre, kaç fırtına sonrasın ki sen her yanım ölüm, her yanım darmadağın yağmurların silemediği kadar kirlenmiş yine yüzüm mutluluk düşerken toprağa, bedenim mezar taşı soğukluğu haydi kalk ayağa, yeniden yaşama tutun ellerimden bir seher vakti, uykudan uyanır gibi pencerene konan kuşların cıvıltısını koynuna alır gibi ve göğü kucaklayıp, şehrin üstüne örter gibi #ibrahimdalkılıç 20/02/2016 izmir |