İmkan'sızı ma İmkan'sızım artık (1)
Bir sabah her günkü gibi uyanıp, yatağından çıkacaksın...
Günün telaşı içerisine girip, yeni güne merhabalar la başlayacaksın. Akşamdan hazırladığın kıyafetlerini tenine yakıştırıp, aynanın karşısında kendini izleyeceksin. Kim bilir; belki de sana aldığım kazak olacak üzerinde ki. Hep ısıttığını söylediğin... Gözün hep duvarda ki saate takılacak. Birazdan gelecek olan servisi kaçırmamak için, bir kaç lokma da olsa kahvaltı edeceksin. Son kez çantanı kontrol edip, o çok sevdiğim kokuyu süreceksin. Hani benim sana armağan ettiğim olanı . Hava soğuk bu sıralar. Sıkı giyin. Üşütme sakın kendini. Bir zamanlar avuçlarıma bıraktığın ipeksi ellerini ceplerine koy. Yada siyah eldivenlerini tak, unutma. Hatırlar mısın? Ellerin üşürdü. Belli etmemeye çalışsan da bunu görüyordum her sabah. Isıtmak için çoğu zaman tutmak istedim kaç kez ellerini, sımsıkı , sen bilmezsin. Kıyamadım. Kıyamazdım sana, bilirsin. Gözün son kez kolunda ki saatine takılacak, belki o an saatine baktıkça, bir zamanlar birlikte sayfa sayfa aksesuar ve saatlere bakıp, bir türlü hangisini almak istediğimize karar veremediğimiz o kısa anlar gelecek aklına. Alel acele merdivenlerden ineceksin. Omuzlarında ki ağır yükle birlikte. Kolay değildi ekmek parası kazanmak. Adımların birbirini takip ederken, uzakta ki camiden gelen bir sâlâ kulağın takılacak. Gözün yolda olsa da kulakların sesin geldiği yöne doğru yönelecek. Pür dikkat dinleyeceksin... Gözlerin yuvasına, kalbin göğüs kafesine dar gelip, sığmayacak... Adım okunduğunda minareden, olduğun yere yığılıp kalacaksın... Boğazın düğümlenecek, o çok sevdiğim ve vurulduğum gözlerin hıçkırıklarına eşlik edecek. Çoğu akşamları evine bıraktığım o sokağa koşacak ayakların... Bitmek bilmeyecek ve bir türlü o sokağın sonu gelmeyecek ... Evimizin önündeki kalabalığı gördüğünde bir kez daha yıkılacaksın, gözlerin beni arayacak, bulamayacaksın. . . Gözü yaşlı insanlara takılıp kalacak gözlerin, ağzından hiç duymadığım adımı haykırırcasına etrafındaki insanlara beni soracaksın yaşlı gözlerle... Bir odayı gösterecekler sana, göz ucuyla, ayakların gitmek istemeyecek. Beyazlar içerisinde, yerde cansız duran örtüye takılıp kalacaksın, ellerin titreyecek, kursağında takılıp kalacak nefesin, gözünün önünden gelip geçecek tüm yaşamak isteyip te, engel çıkarıp yaşatamadıkların, birlikte sabah kahvaltılarımız , kızgınlıklarım, kırgınlıklarım, yazdığım şiirler, söylediğim sözler, ettiğim yeminler ... Yığılıp oraya hıçkırıklara boğulacaksın. . . Omzuna bir el dokunacak, yaşlı elleriyle. Ellerinden tutup ayağa kaldıracak seni, sıkı sıkı sarılıp, ağlayarak. Sehpanın üzerinde senin adının yazılı olduğu beyaz bir zarfa uzanacak elleri, sana uzatacak. . . Parmak uçlarının uyuştuğunu hissedeceksin, titreyen ellerle yavaş yavaş açacaksın zarfı. Burnunun direğini sızlatacak zarfın içerisine sıktığım parfümümün kokusu. Bağrına basacaksın tek bir satır dahi okuyamadan. . . Adını duyacaksın hiç görmediğin ve tanımadığın yabancı insanların dilinde, senden bahsedecekler kulaktan kulağa. Çok sevmiş diyecekler ardımdan bahsederken.............. |