Günde bin kez sana gidip gelirdim Bitişik yazılan kelimelerle küfrederdi sokaklar. Düşlediğim her şey suç sayılırdı tutanaklarda. Sana ne anlatayım sevgilim Hangi öyküme katlanabilirsin. Hangi ölçek ölçer hüznümü, Çok sıkışık bir zaman diliminde, Gökkuşağını saymazsak En uzak yerde, İrinden korkan bir gecenin gerdanında, Mazoşist sözcüklerle uslandırıyorum dilimi. Ve İsa’ya merhem olamıyor Meryem. Nedenini bilmediğim bir keder geziyor beynimin atlasında. Pasaportsuz sığınmışım kabuklarıma, Sırtımın en kambur yerinde Gökkuşağından ayrı İyi bir mavigülüyor gözlerine. Bin sabah önce gidiyorsun Bardakta su, Arif’te pranga, Kol saatinin kayışında Piraye, Bende sen C-anımı acıta acıta Bir tren istasyonunda Hiçbir trene binip Hiçbir yere gidiyordun.
Bir fahişe gibi yatıyordum gecenin kollarında. Telleri kopuyordu kemanın. Çok eski bir masalda Herkes kahr/amandı biraz. Ruhumu; Bir kubbede Arsız bir Tanrıya Kapora bıraktım. Küllerimi almaya geldim. Kaybettiklerime ağla biraz. Sicim gibi vursun beni gözyaşların. Önce cümlem ölsün. Sonra ben. Büyük bir yemin gibi düşeyim yerlere. Kayda değer olsun ölümüm. Basın bültenlerinde Gözleri parlaya parlaya anlatsın beyaz dişli bir spiker. Taştan bir masala yatır beni, Elleri sigara kokan bir şair yazsın İçinde güz geçen bir şiirde Bir kasım ayında.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.