Kıyâm'et
Kıyâm’ et
İsrâfil sura üflemeden hemen önce Havalanan kuşların kanadı açık mı kapalı mı kalacak Deli deli akan ırmak akıllanacak mı Kıyâmetten hemen önce Yüz yirmi dört bin âlem Soyut somut Un ufak olmadan Yıldızlar kırpılmadan Ayla güneş kararmadan Atılmadan dağlar Halaç pamuğu gibi Göğün direği d’evrilmeden Çeklimeden toprağın canı Ansızın inmeden melekler Telaşlı korkak ürkek Esrik halce koşusurken insanlar Kimleri taşıyacak nur kanatlarında Alın yazısı gayretince Bembeyaz amelle parlayanlar Şimdi arz gebedir Kimbilir neler doğuracak Kuşluk mu kırkikindi vakti mi Mahfuz da saklı Çiplak etli İnsan sıfatlı Kavim şecere zürriyet Fasl ı ameldir artık Mülkiyetin ne hükmü var Torpil yok zinhar Amel defteri aşikar Besmeleyle yola çıkanlar şerbetle karşılanır Yüzleri aydınlık bakar Elele tutuşmuş Yerküre batarsa batsın Bir kere öldüm Yerine bin kere dirildim Sura uflerse üflesin İsrâfil Anne biz artık gitmeliyiz Arafta kalmamalıyız Sed çekilmeden Azrâil aldı değil mi canımızı Mezara girdik mi Bu mahşeri kalabalık Bu korku Bu ürperiş Kalp atışı Nicedir kulaklarımda İsmim arşı âlâda Hüseyin oğlu yunus Anne tut bırakma Ellerimi benim Babama götür Kuzum desin Rabbim ömrümü Öyle bitir. : Yunus Beypınar |
Muhteşem özetlediniz.
Bir kaç harf hatası gördüm affedin
söylediğim için.
Bunun dışında içeriği korkunç
ama sıralanışı muhteşemdi.
Gerçekliği de öyle.