aykırılıkla düşlüyorum ezbere dayalı özlemlerim olmadı
..
kelebekler ayıkladım senli gün dirilişlerinde pencerelerin yanağına uzanmış rüzgarın sesiydin serinliğinle algılardım günaydın şarkılarını, ihtimaller üzerine içtiğim kuş cıvıltısıydı notalar bütün karmaşık hüzünlerle çökerdi duyularımın ahrazına zamanın değişkenliğinde kasılıyordum belkide
düşüyordum gecenin şavkına dümdüz sessizlikler vardı şiir bahçelerinde anımsadığım bir trendi hüzünlerden geçen üşümek kadar ağrılı bir aşktı gözlerimde duran
nasıldır bilirim otobüslerde insansız yolculukları buğular camlarda kalabalık portreler çizer ansızın elimdeki kitabın arasında mola verir yazarın kalemi kokusunda ıhlamur çiçekleri bir yol üstü lokantası ve masada bayat haliyle beni ağırlar çayın soğuk teni
ahh.! anımsarım saçlarından göç eden sarı sıcakları avuçlarım uzak bir arzulanış olur, dokunurdu utanarak kaburgamın altında zemheriye özenen güz yaprakları düşer kirpiklerimin ucundaki nehirden akardı tuzlu gülüşlerin
bocaladığım hayalperst derviş notlarında adına sayıkladığım düzensiz yalnızlıkları yazardım hiçbir lisana diz çökmemiş harfler açardı kağıtlarda aklımın yazıtları sevdana fermanlar kazırdı usanmadan bir dudaktan bir dudağa göçe hazırlanmış öpüştü heyecanlı sevmelerin meczup bekleyişleri
eskimiş çocukluğumun içinde hep vardın ve babamın olmayışından bakıyordun sümüklü ağlamalarıma
derin bir mevzuydu işte hasır altına saklamış olduğum o mükemmel hasretlerin içinden geçerdi gramafon kalıntısı ilkel ahşap sesler kanardı duvarların botanik renginde yokluğunun gölgesi yutkunmaya çalıştığım bir dram olurdu tütün grisi acı boşlukları doldurmaya çalışan zamanla dağınıktı suslarım
sensizliğin tecritinde yasaklı özlemlerinle direnişim bir sevda kavgasıydı kaybedişlere karşı, isyandı kar suları şubatın derisini yüzerek gidiyordu bahara ağustos böcekleri dalların çıplak mezarına gömülüyordu
sonra kaldırımlarda unutulmuş adımlarla kaçtım kendimden bilincimde huzursuz intiharlar, senli sayıklamalardı oysa sende bıraktığım bir ruhun eğri büğrü haliydim nereye gitsem ardımda nefesini giyinmiş havanın beşinci mevsimi dönüp dolaşacağım bütün geri gelişlerim sana çıkan bir kapıydı
altı çizilmiş anlamlı sözcüklerin tarifsiz manalarında tanrıça Babil efsaneli kayıp bir uygarlığın içinden bağıran aşktın kabile yaralarımın üzerine göçen kabuktan kavimlerin kitabesi Kudüs gözleriyle bakan coğrafyaların krizantem kokulu bacısıydın
bir raslantı değildi, bir alışkanlık hiç değildi, bildik değildi öylesine yamalanmıştın; yırtık yüreğimin paçavra yerlerine
say ki uzun bir konuşmazlığın sonunda başladığım ilk sohbettin ve dilimin uçarı kekemeliğiyle senin yüreğinin kırsalına seslendim
-seni sevmeye başladığım zamandı,bir annemden bir gözlerinden doğuşum.!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
AVBANU ( SU PRENSESİ ) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
AVBANU ( SU PRENSESİ ) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.