HÜZÜN
Kandıklarımız mı acıtıyor canımızı
Kanmadıklarımız mı Yaşadıklarımız mı sıkıyor ruhumuzun boynunu Yaşamadıklarımız mı Yağmur yüklü bir bulutun üstten dudak ısırtan bakışıyla Anlar sorgulanıyor aklımızın kevgirden dokusunda Ne akıyor kayıplar sığınağımıza Ne kalıyor kevgirin hakkımıza dair aklında En aslında basit bilmeceleri dolayıp göğün mavi bereketine Kıyım oluyoruz Nuh Nebi’den beri tufan arkalarında Kimi ahlarla kimi yaşlarla Kim kazanan Kim kaybeden bu çul çaput yaşam aralarında Gülmek ağlamaktan daha basitken Ve öğretilmişken her çeşidinden maddeye dair Fukara hislerimizle nedenler üretiyoruz Gelmiş geçmiş tüm maddesel kayıplara Sızlanıyoruz Anlamsızlıklar aleminde gezinen minicik anlamlarımızla Sevdiğim Yüreğim bir köpeğin gözleridir bu akşam Gözlerim insandan insana özlem Durdum kıyısında zemheri ömür sürenlerin ahdıyla Bakıyorum Yaşı da görgüsü de beni yutan dünyaya Gözlerim siyah beyaz Yüreğim rengine sorgusuz görüntüler manzarası şu an Susuz kalmış kelimelerle Gülümsemeye çalışıyor firari düşlerim Eylemsiz sesiyle ah ne fayda Kentleri nasıl da talan ediyor ne üdüğü belirsiz bu düşünceler Hangi kentte,hangi sokakta gizli o sevdiklerim Ayaklarım ne de çok özgür baksana Sanki şu martı olup uçacağım az sonra Ve nasıl da tutsak bilincim öğretilerin kadim katran ezberine Kentleri seviyorum aslında Bunlardı bildiklerim Ama İnsanlar kayıp İnsanları seviyorum Kayboluyor kentlerim Var olmak niyetidir tüm bu sözlerim Oysa Yoktuk Değil mi aslında Yazdıklarımızdan çok Hüzündür bileylendiğim çok daha fazla Saadet Yıldırım |