Duyulmasını istediğimiz bir sevgi mesajı iletmek istiyorsak, bunun gönderilmesinden başka çare yoktur. Bir lambanın yanmaya devam etmesini istiyorsak, ona sürekli gaz doldurmalıyız. (Teresa Ana)
Paylaş
Geçmiş kapılarını aralarken Ne çok yaşanmışlık var içimi acıtan Gözlerimi buluta rehin veren. Gerçi çok oldu umudun, güneşe selam durduğu yerdeyim.
Arada bir keder kapımı çalsa da Bu gece yine hüzün misafirim Geceye askıntı düşlerim haylazca Sürüklüyor doğduğum Munzur’un kentine
Bilmem; Nasıl avutayım içimde ki beni Daha dün çocukken ne çabuk büyüdüm Annesinin saçlarını ördüğü o küçük kız Bir anne oldu Omuzlarında ağırcadan yük İki kişilik bir rolün basamaklarını tırmanırken Yaşam kavgasında Gülüşüme sakladığım yaralar Derinimde ses veriyor...
Herkes gibi hayata dair umutlarım vardı Doğunun bir kasabasından yollara düşen Bohçamda gül yüzlü pembe düşlerim Devrim sevdasıyla emzirdiği yarınlarım İçime doldurduğum güneşe tırmanırken Sırtımı verdiğim Arap kızı Saklı bir kentin avlusunda büyümeyi bekleyen çocuk yanımın telaşı Büyümek meğer acıyla dansmış Sonradan anladım.
Hayatla kavgada Sendeleyip ayaklarımın üstünde kalmayı Ve kanata kanata yaralarımı sarmayı öğrendiğim günden beri Hem asi Hem de deliyim...
Şimdi tam zamanı Tut elimden Başıma gelen en güzel şeyim Gecenin soğuk yüzüne inat İçimde ağlayan kız çocuğunu avut Reyhan ve kekik kokan dağlarına çıkalım memleketin.
Munzur’dan bir tas su ver İçimde ki yangını söndür Dağların kokusunu Vadilerin yeşilini getir Topla göğün mavisini, kucakla yıldızları...
Gözlerime saklı güneşi keşfet Mutluluk ekelim yarına Huzur başağı olsun Gülsün yüzümüz gayri Sen Ben Biz olalım acıya inat...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Acıya İnat şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Acıya İnat şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
----------------------Hayatla kavgada Sendeleyip ayaklarımın üstünde kalmayı Ve kanata kanata yaralarımı sarmayı öğrendiğim günden beri Hem asi Hem de deliyim...
Şimdi tam zamanı Tut elimden Başıma gelen en güzel şeyim Gecenin soğuk yüzüne inat İçimde ağlayan kız çocuğunu avut Reyhan ve kekik kokan dağlarına çıkalım memleketin.
Munzur’dan bir tas su ver İçimde ki yangını söndür Dağların kokusunu Vadilerin yeşilini getir Topla göğün mavisini, kucakla yıldızları...
Gözlerime saklı güneşi keşfet Mutluluk ekelim yarına Huzur başağı olsun Gülsün yüzümüz gayri Sen Ben Biz olalım acıya inat...
Hüzünler, kederler, düzeyli ve değerli şairlerin adeta yaşam manifestosudur, Gülşenim. Kişiliğimizin oluşmasında bilhassa hüzünler adeta tuzu ekmeği oluyor yaşam süreçlerimizin. Ne onlarsız olabiliyor, ne de onlarla baş edebiliyoruz, zaman - zaman. Kederler!... hepimizden uzak olsunlar; ama onlarla da yüzleşmek zorunda kalıyoruz çoğu zaman istemesek de. Bütün bunlar düzeyli olağanüstü duygu yüklü, tuzu hep ıslak olan değerli insanlar içindir. Bunların yaşanmasıyla ancak mutluluklar ve özgürlükler kazanılabiliyor. Tuzu kuru duyarsızlar içinse, acının da, tatlının da hiç bir önemi yoktur. Nasıl olsa tat ve zevkten, insanca yaşamdan, ve insanca davranışlardan yoksunlar Harikaydı yine her zamankiler gibi kaleminin yazdıkları. Esenlik ve mutluluk dileklerimle selamlayıp kutladım değerli kardeşim seni. Kemal Polat