Benim Adım
Kuşun ağzına canını koymuştun
dokunduğunda gözlerimin en ayıp yerine bahçeden koparılmış bir demet gözünle ki onlar esmer göbeğidir Meryem’in doğdum o an, İsa’ydı adım benim Üzerine gerildiğim konuksever çarmıhtın itiraf ederken suçumu iki kolundan kurulu mahkemeye dedim ki: “gök, yüzünden yapılmış bir alıntı yoktur hiçbir şey gök diye!” aleyhime de olsa sarmıştın beni sarılmıştın memeden kopamayan çocuk gibi sürterek kibriti bedenimin en erkek yerine ateşten bir böcek ettin; içinde ben alevin öldüm o an, Jan Dark’tı adım benim Bir sabah sesin ölü memleketin en işlek caddesi yürümüştüm oradan ikimizin kalabalığına ve nâmümkündü o kalabalıkta bulmak birbirimizi! Suyun ezgisi kadar ince telli var oluşuna dolanmıştım takılınca yerin yörüngesine mavi sanılan uçurtma gibi uçabilir ve düşebilir bir şeyin borusunu üfürdü İsrafil; dirildim, Eflatun’du adım benim Bir devir açıp kapatmıştın dudaklarını ki onlar tarihsel bir olay omzumun en resmî yerinde kayıtlı bağladın ağzını gitmekle ilgili kuşun ayağına dönüktü dümenin batısına benim hiç olmadığım yerin kuşkuluydu tüm gördüğüm uykusunda rüyanın ve temizdi işçiliği delilik bitkisinin özünden kelepçelendim, aklım fikrim! göz altında giydiğim gömlek güzel, adım neydi benim. |