GÖNLÜN HİCRETİ...
Anlık teamüllerin sarkacında yitip giden
Efsunlu, yosun tutmuş, kimliği kayıp Peşi sıra gözyaşı döktüğüm, naif bir çiçeğin Boynu bükük tecellisinde toz konduramadığım: Kırık bir lehçenin kırık bir hecesi yalnızlık, Devingen ruhun telaşında saklı o yeknesak hüzün. Tümden gelen ne varsa, hidayet addedilen Güne devredip aradan çekilen o işkence; Anlamsızlığın kıyısında hepten karıştım toza dumana, Yoksun iken yüzüne suyuna hürmeten, Girizgâhında demlensem de sona eremediğim, Son bilip de başını göremediğim: Ne çok imge yalıtılmışlığıma nazire edercesine, Bir kum zerresi adeta, azat edildiğim ölümün pençesi. Tefekkürü yüreğin tecellisi, Safran sarısı o ölgün gece belki de, Olmazın oluru bir bileşke: Hüzün ve sevgi, Her yâd ettiğimde geçen ömrü Ruhuma pelesenk olmuş bariz bir öfke, Hâşâ, ne isyan ne yalan, Gıyabımda karşı koyamadığım ne çok terennüm, Hükümranlığında dünyevi nimetlerin Geri durduğum ne çok insan; Varsıl hâkimiyetlerinin tek göstergesi, Devindikleri anlık tahakkümleri Saymışçasına bir ganimet. An’dan uzak, olası bir istikamet adeta, Hırpani yoksunluklar mademki hüznün mezesi, Kırptığım yıldızlara yükledim ölgün düşleri, Olur da yağar başıma Yaradan’ın rahmeti: Az ötede, bir başıma, Görmez gözleri hayat neferlerinin. İmgelerin tezahüründe yanılsamadığım gün gibi aşikâr: Kıble bildiğim bulutlara sığdırdığım günü birlik kederler, Yaftalanan mizaçların yankısında çalkalandıkça Hükümranlığında hele ki bir kez meyletmişken Aslına rücu ettiğin her misal, Gönül gözüne pelesenk olmuş. Tek bir izlekte saklı bilip bilmediğim O vakur dokunuşu teamül ettiğim. Bir nebze de olsa yitirmeye dayanamadığım, Öbek öbek siluetler karanlıkta gölgem olmuş Nazarında yitip gitmelerin, Varsıl bir ikametgâh belki de o soğuk mezar: Ansızın sızan ruhun telaşı, Varlık bildiğim sevdanın inkârı: Hele ki dost bilip sakındım mı gözümden, Kula kulluk yapandan korkmalı Fıtratında onca zulüm biriktiren. Anlık hezeyanlar ve canhıraş kelamlar Sırıtan boydan boya, Ellerinle yıktığın mabedim Bir yanım eksik görmez misin, Saklı kıldığım gizemin en derininde gömülü Ufacık bir yürek iken Sığdırdığım ne varsa haddinden fazla engin. Revnak düşlerin kamberli yalnızlığına hürmeten, Defolu ne çok yanılsama belli ki boyutsuzluğumun Girdabında zamana yenik düşen: Sivri ökçeli ve öfkeli kalabalığın tezahürü iken Nefret güdümlü nice tümce, Ansızın sızan o boşluktan Gönül koyduğum cafcaflı aşkların kırık mizacı. Devingen ve ötelenmiş rahvan hanidir demli Sıfat yüklü karmaşalarda yürekten taşan. An’ı kıymete bindiren bir dost dokunuşunda, Yüreği dolduran heyecan değil mi aşk’ın tınısı. Hadi susma ve söyle o tekerlemeyi. Mızıkçılık yaptığım dünkü çocukluğumun kıvancı iken Sarmalında gömsem de dünleri, Hanidir susadığım ve her nasılsa susmadığım, Gönlün hicreti bir kez meyletmiş iken dibine gölgelerin. Nükseden sefil bir tını, aşk iken hasret yüklü, Görkemli bir yalnızlık benimki Her yeni gün nöbete durduğum. Çaldığım çırptığım sevi dili, gömülü üzünçlerin Rest çektiği o kırık niyazı. Yâd ettiğim dünlerin yarenlik bildiği, Sırça köşkümün son ahalisi, hanidir Yol bilip de kaybolduğum. Yoksun kılındığım gönülsüz imgelerin tezahürü kadar Ateş saçan gözlerimin derininde gizli bir boşluk belki de Mütemadiyen gömüldüğüm ve görünmezliğimin nezdinde. Sırra kadem bastın basalı, Yine de yeniden deyip, köşe bucak seni aradığım: Tecellisi belli ki şu kararsız yalvarışların Ardına yığıp da gözümden sakındığım, Kim bilir kaçıncı yenilgi, ömre rest çekip Bir adım geriden seyrettiğim kıyısı yine de Devingen ruhun esrikli mizacı. |
zorunlu hicretteyim ey sevgili
özlemle beklenen bir bahar sabahı
aşkı,
ihtirası,
gururu sana bırakarak gidiyorum
göç mevsimiymiş meğer
yüreğime düşen sığırcık kuşlarının hüzün çığlıklarıyla
katmerlenmiş hüzünlerimle kavuşurum bahara son cemrede
şehadet uykusuna yatırdım sana olan aşkımı
and içtim yemin ettim
ahdettim hicret ettim
belki bir hazan mevsiminde
çehreme düşen hüznü resmetmeye
ve başka baharlara gitmeye
şimdi sen istersen yükselirsin arşı âlâya
bendim senin için dualar eden
bendim sığırcık çığlıklarıyla ağlayan
bendim hazanına hüzün gömleği giydiren
şimdi ikrar ettim yemin ettim göçmen kuşlarla hicrete
belki bir eylül sonrası
belki de son cemrede
ferfecir vaktinde dönüp te biat etmeye
aşk ile yüceltip, yücelmeye
ta ki ukbada kadar
Efkan ÖTGÜN
"SUS" adlı kitaptan