Karaağaç“Ağzıma bulaşan şarkılar gibi/ Es geçtim bugün hayatın yollarından…” Yeterdi bana; Bir karaağaç gölgesi Uzun soluklu yaz akşamlarında Kuşlar öfkeli bir heykele sarmış Sarı tünek bakışlarını/ Dilimledim! Yüreğimdeki geniş yaraları Aşka açık kapılardan artan Yeni yetme soluklarım vardı Vicdan muhasebeleri/ Ellerimde zaman yırtıkları Kaç kez pisledi kuşlar Hissiz bakışlarıma… “Türkü nedir bilmediniz Yüreklere sazlar asıldığından beri” Analar kaldırdı Yerden heykellerimizi Saçlarına üryan dolanan Bakışlarına kıran girmiş Benzi duruk analar… Hürriyet zilli elbisesini giyerken Köçek tuttu nazlarınız/ Ne zaman ayran budalası gönlünüz Kırık duvar diplerinde kaldı Enkaz yığınlarında… Şimdi; Yalnız akan bir ırmağın Eteklerinde etim yıkanır Aşklar kapı duvar Gidişler meçhul Ne zaman dönsem o kapıya Ellerim taş kesilir/ Gözlerim elmas Bir karaağaç gölgesinde Adım yas/ Adım yas/ Okunduğundan beri bu ihlâs… |
Şimdi;
Yalnız akan bir ırmağın
Eteklerinde etim yıkanır
Aşklar kapı duvar
Gidişler meçhul
selam olsun şaairime