BİR YAZMA SEVDASIDIR AŞK(çok duygusaldır)
Başlangıç: Bir merak ’ Aşk nedir? ’ diye...
Bilinmezlik kargaşasında bir telaş Yazmaktan dem vururuz ilerledikçe Duygusalızdır, kimse bizi anlamıyordur; Kalemimizi saymazsak. Aşk, uçsuz bucaksız uzaklık, Sonunu kestiremediğimiz karşılıksız hasretlik... Yanılmadığımız tek şey; o bizi SEVİYORDUR. Sorunlardan kaçan boğuşma çarpıntısı... Kendini bıraktıkça aldandığımız yanıtsızlık... Fikirler sadece bizim senaryomuzda çizdiğimiz... Uykudan uzak, umuttan yasak ip ucu... Her şeyden vazgeçip onu adadığımız Adım adım, asık surattan gülücük beklerken Boş yere hayali bedene yüklediğimiz AŞIK RUH!! Gece yarılarını seçeriz upuzun sadelikte, Yazacak çok şey var da konuşamadığımız... Aşkın en derin yalnızlığı kalp çarpıntısı. İlhammış adı; oysa hiçbir suçumuz yok, Korlaşmış kalbimizi mahkum etmeye. Durmadan hayal meyal hatırladığımız Beyin boşluğundan olsa gerek; Sevgiliyle karşılıklı diyalog ihtiyacı... Gecenin sabaha aktığı vakitte Aşk, kalemimizden taşan yazma sevdası. Aşka bir umut doğuyor sandım: (KANDIM) Meğer güneş açmış sabahımız uykudayken! Yalnızlığımızı bölüşürüz dokunaklı dokunaklı Evimizde sürdükçe eziyettir adı gecenin. Benlikten öte bir sona yükselttikçe SEVGİLİYİ, Kalp dağarcığımız en temiz güzeli tanır, Düşlere en hayalsiz hisler yapıştırırız. İlham... Rahatımızı bozan... Yine aynı vakit... Gurbette beslediğimiz tanımsız nesne... Sığınacak en huzursuz kaçılacak yerde, Sevdayı yazmakta aramışız çoğul hayallerde. İlk kaçışımızdır kendi zincirlerimizden. Özgür bir eziyettir kaçışlarda sevgimiz Üniversiteye gelip 16’lı yaşlarda En büyük aldanışımızdır en onulmazlığımız. aldırış etmediğimiz zaman ötesi anlar; Okula gidip gelme, sınavlara çalışma... Hep isteyip de fırsat bulamadığımız, Yapmaktan zevk aldığımız uykusuzlukta; Şiir okumak; Geceyi yırtar, boyutların önünde kapı: Sadece oradan aldığımız şey bir ışık. Sigara dumanına çarpılan hazımsızlık, Sevgiliyi yalnızken kıskandığımız anda, Kendi kendimizle gelin güvey olmuşuzdur. Enlerin en korkusuz, en sarhoş, en kadersiz adımı, Her damlasını kuruttuğumuzda, Sudan kesilen, hayatta soyutluk denizi Yüklediğimiz en büyük en tutkusu... Çünkü en çok biz seviyoruzdur, Hiç aldanmadığımızı sandığımız İlgi yoğunluğuyla onu sıktığımız düşüncelerde... Tabi en büyüğüne, en güzeline. En tadımsız coşku bizdedir. Bilinçaltımıza güven duyarız. En sıkıldığımız aşk yoğunlukta; Aşktan mustarip, mağdur kalmış ilhamımız, Mazilere sığınır durur, Bir de artık körelmiştir gözümüz. Hüznü aşkta hatırlatan gözyaşı, Hep kaçamakça akıtıp da zevk aldığımız... Yaşımız gençken neden ağlatır aşk? Hele erkekçe cesaretimize güvendiğimiz zirvelerde. Bugüne dek en tercihsiz şeye koşmak: Yarın ne olacak bilemeyiz, ’ O bizi belki sever!..’ Çünkü hayalimizde bize bir ara gülüp geçmiştir. Artık tebessümlü sözcükler, Gözler, o büyülü saçlar; dünyamız bu olmuş. Sonra çığlık çığlığa sıkıştırmış kenara, Hayata küsüp bir soluk almadığımız Gözümüze uyku girmeyen zamanlarda Hayalini düşünüp de sevindiğimiz İlk sevdiğimizse ve göz onda açılmışsa... Yıllar geçer: Aşka kanat çırparken En takılıp oyalandığımız hatıralar; Eskisi gibi olmaz kalbimiz, Sevmekten vazgeçmesek de; Artık durmadan, Paylaşamadığımız anılara, Hiç tadamadığımız kayboluşlara Adayıp ömrümüzü, Yazar dururuz. Kalbimizin o uçsuz bucaksız yalnızlığında Aşkın umutsuzluğuna kürek açmak, Aynı yollarda yıllarca bakıştan iz sürmek, Sonsuz huzurun ’ BİR YAZMA SEVDASIDIR AŞK.’, mısrasında saklı olduğu bir SIR... Hep yazmaya kaçarken bu mısrayı hatırlar, Bir gün gülü severim; EN HAYALSİ, EN SEVGİLİ, EN SÜREKSİZ EN KADERSİZ DİKENLER İÇİNDE. 02.15 08/04/2001 DENİZLİ |