Ay Titrerdi BedenindeBedenindeki diş izleriydi şafağın yorgun titremesi Bedelini an’larla ödediğin bir gülüşün resmiydi Başak yeşili gözlerinde nice birikmiş notlar vardı Peşin ödenmiş yargılardı yağmurunda ıslandığın. Gövdene aynalar tutardım, kirpiklerin ıslanırdı ansız Karanlık gecelerin öfkesi delişmen yüreğine saklanırdı Çelik gibi sulara dalar, öfkelerini tokaçlardın zamansız Parçalanırdı saatlerin zembereği dudakların aşka yapışırdı. Giden gelmez dağlarına güneşler doğardı seni özlediğimde Yalnızlıklara aşina bakışlarım yeşillenir, arardım gülüşlerini Bir ay düşerdi yokluğuna, yıldızlı bir gece olurdun düşlerimde Kıvılcımlar taşı eritir, kırmızı bir sarılışın gövdesine tutunurduk. Uzaktı ellerinin gölgesi, kuşlar salardın sessizliğin yamaçlarına Çiçekli tarlaydı sana gidişlerim, lastik ayakkabılı çocuk olurdum En kırık türkülerle sarmalardın seven gövdemi, yolumu bulurdum Islanırdık bir ikindi yağmurunda, dudaklarımızla aşka dokunurduk. Bu şiirin hikâyesi: Elimizi sol göğsümüze bıraktığımızda, bağrımızdaki koruk acılara yalın ayak daldığımızda, şarkıların derin sızılarıyla avunduğumuzda, günleri parmaklarımızla şaklattığımızda bir sevdayı mırıldanırız seven yüreğimizde. Sözcükler akar, kar taşıyan ırmaklarla denizlere ulaşır. Yaşam gizlenir ay’ın gölgesinde ve ay titrer sevgilinin bedeninde… Selahattin YETGİN |