Sırlı AteşGül açsa yar yüzünde diken düşer bahtıma Baktıkça gizli gizli gözlerimi kanatır Makamdan beylik kursam hüzzam çıkar tahtıma Hicran öper notayı güfteleri donatır Gördüm yine tarumar dost köyünün bahçesi Hasret kokusu sinmiş toprağına taşına Bülbül olsa dinlenmez ayrılığın lehçesi Vuslatsız gökyüzünden azap yağar başına Sevgili serap gibi uzaklardan el eder Sönünce sırlı ateş savurur küllerini Acımaz gençliğine yağmur eder, sel eder Kıymet bilmez namerde açtırır ellerini Koyaklarda mı uyur hangi dağın ardında Süslemez bağrımızı saklı mücevher huzur Beli bükülmüş aşkın eller oynaş derdinde Can vermeden gömülür kazılmış toprak, hazır frezya |