TANIYORUM BU KARANLIĞI
Karanlığın yansıdığı çağın bağrında
Donmuş soluğumun ışığına sığınır ruhum Ateşle yakılan korkular Huzur veriyor usumun çölüne Ve diz kapaklarımdaki düşüncelerin ağırlı düşer Kopmak bilmeyen geceye sürülürken Kâhinlerin lanetli kelimeleri Hani ben Geçmişe mülteci ağıtların Bir ölüm boyu bekleyişlerine vurunca sızımı Bitecek sanıyordum ağlayışlar Öfkemin en ağır darbelerini bıraktım sonra İsyanların gölgesindeki kahırlara Avuçları yakmasın diye sıcaklık Bir kelebeğin kanatlarıyla çiziyordum ışığı Tarifi zor Huzuru bedelsiz duygular doğar dudaklarda Sevdiğim Sayfaların arasından çiçekler topla Ölmeyen düşlere besletme yalnızlığı Kolla beni bir sabah namazı kıyamında Bu sevmeler Bu bekleyiş Sırat-ı müstakim durağında Bölünmüş şehrin iki yanında feryatlar Tanıyorum Bu karanlığı Birazdan kızıl direnişlerle boyanacak sokaklar Mermiler asla sekmeyecek bedenlerden Ve asla son bulmayacak kavgalar İşte orada Sokakta duran iki can Biri maşrık’tan diğeri mağrib Bir bayrağın iki gölgesinde Ayrı renklere vabeste Sevdiğim Süzülürken çocukların avuçlarından Biriktir gözyaşı misketlerini Biliyorum tutmuyor parmakların acıdan Ama Sakın titremesin nefesin Gönyesi bozuluyor yüreğimin Bakma Öyle beriden Sür ellerini saikaların düştüğü göğsüme Törpülenir gülüşler Ay ışığının serinliğinde Ve gözlerimin en derinine Dökülüyor katranı ihanetlerin Payı yok sevmelerin Akıyor apansızca Ufku kayıp bekleyişlere // akşam kızıllığına meftun olanlar, şafağın muştusunu bilemezler // "AYRI RENKLERE SEVDALANMIŞ AYNI VATANIN İNSANLARINA İTHAF OLUNUR. RENKLER KARANLIKTA YÜCELMEZ, KARANLIĞI ÖLDÜRÜN KARDEŞLİĞİNİZİ DEĞİL" |