YANSIMAN YIKAR DAĞLARINI GÖNLÜMÜN
Elimizde boş bir levha
Çıkıyoruz tur dağına Musayla Mağruriyeti döküyoruz şiirlerimizden Ve Harun B/akıyor hüzün kokan gözlerle ardımızdan Musa’ya bak sevdiğim Her bir adımı kırk gün alıyor önümüzden Ve duruyor Kırk gecenin güneşe hapsedildiği yerde Yalın ayak, ıslak ve sıcak… Ellerinde ilahın Şekil bulan kalbin ağlayışları Kırk emir Yakarış Arzuların en doruğu Tur’un zirvesi Ve serzeniş sevgiliye… Öldürüyor Sükutu Aşkın pınarından akan yaşlar Tüm lezzetlerini unutmuş bir nefis Bir damla sevgili cemaline çıldırırcasına direniş Kelimeleri unutmuş bir kalbin Dökülüyor dileği titrek dudaklardan Görmek... aşk ile Yaratanı Karşıda bir dağ parçalanmaya münhasır Tek/bir isim Rüzgarın dilinde Ve Musa Düştü düşecek Onu bağrında yatıracak Tur hazır Firavunu boğan denizi kapatsan üstüne Sönmeyecek kadar kor olmuş yürek Bu ateş İbrahim’den yadigardı aşk meleğine Şimdi yattığı o yerden Kalksın mı ölsün mü Tecelli edilen dağa Söküp de gözünü versin mi Bilmiyorum Biz hangi aşkın tecellisine Şiirler İçiyoruz yağmurlardan Sayfalar d/ağların doruklarında yazılırken Ulaşılmaz sevdaları döktük Vehnle silinmiş yürek kırıntılarından Kaç vakit oldu Musa dan sonra Zaman/sızım sayamadım… Arta kalan gecelerde ayetler oluyorum Bir kavmin başına inecek kızgınlıkta Ve benimle biz Seninle siz kalabalığında yalnızız Musa’nın Anlaşılmamış aşkın zilletine Öfkeli kelimeler doğuruyordu b/akışları Azabın biriktiği avuçlarını Sıktıkça sıkıyordu Savursa yok olacaktı beni İsrail Durdu Dağın yamacında Çevirdi bakışlarını gerilere dağın zirvesine Ve birde hükmü bekleyen aşkın hainlerine Parmağının ucundaki merhametle seçiyordu Öfkesine helak etmediği bir milletin Yetmiş yüreğini şahit tutacaktı aşka Yeniden bir umut Tur’a doğru Ve bu defa daha bir sancılı yolculuk Daha bir mavi gökyüzü.. Bak sevdiğim hatırladığımız adımlar Yine Musa yine sevgili özlemi Gerisin de Yetmiş yürek ve dünya En soluksuz yükselişin izinde Musa Ve Rab tarafından geliyordu nida "Nedir seni Bana gelmekte acele kılan" Masumiyetin ilk doğumuydu belki de Süveyda üstüne çökmüş bir dem Ve işte o en içten kelam “Hoşnut kalman için Sana gelmekte acele ettim Rabbim” Utanan alfabemin dizilişinde bir hakikat Acele ettik gitmekte Hoşnut etmek için nefsimizi Asırlardan bu yana Yitirdik tüm sevmeleri Ve ben Yıkıntılarında kalmış mabedimizin Renklerine bürünen şiirler yazıyorum Kırık bir kalem Yitik bir ayna ve kifayetsiz bakışlar En derinin de suyun kaynar yalanlar İçmesek diyorum sevdiğim En fazla düşeriz Kerbela’ya Dizlerinin dibine Hüseyin’in Ve Sen gözyaşlarını toplarsın Zeynep’in Her şeye inat Heybemde sakladığım umut dolu şiirler var Kudüs gibi, şehadet gibi, sen gibi Ve adımlarım kor ateşlerde İbrahim’i dualar süzerim gözlerimden Belki kabul belki değil Hadi yüreğim Rabbe bir kez daha eğil |