RİVAYET O Kİ...Bir gölgenin miğferiydi O usturuplu sancı, Densiz tedirginliğimin öfkesi Usul yetilerimin ucundaki Kör düşler kadar Yalıtılmış, yaftalanmış. Ne enlem ne boylam, Ne girişken ne edilgen, Varla yok arası asil bir imge: Asal bir sayının bedbinliği Gizil, sakil hatta Radikal bir rotanın Eğreti kıvrımları. Kırık bir gökyüzü Yarısı var yarısı yok Ve gölgesi Tanrı’nın Düşen üstüme. Teğet geçen her duygu Yük iken, Uyumsuz ruhun tek korkusu Uyanmamak yeni güne. Sorgularken Tanrı İmzaladığım o itirafname: İçinde varsıl bir kaygı Keşke ah keşke söylediklerimin olsaydı Aslı astarı. Sıradan bir külliyat olsa keşke İsimsiz kralların hükümranlığında Geçerken zaman; Kopuk andan, mekândan hatta Kopuk bir zincirin son halkası kadar kaygan Boynuna geçirdiği. Rivayet o ki; Sonlanmaz bu masal Dirayeti emsalsiz ne de olsa Adı insan konan her varlık iken Tahakkümü görev bilen Sıradan bir dünyanın Sıra dışı varlıkları Ölmezden önce Söylediği son hece: Çok geç. Muhalif yergilerin, Tanımsız sitemlerin Ya neden, karaya boyadığın Pembe düşlerim… Tanımlanmamış bir coğrafyanın Sessiz ahalisi Kendini çok uzak kılmışken Devinimden devranın Çok uzağında evrimin, Büyüteci koskoca bir yürek Uçurumun en derini. Cüce boyutuyla mekân İzafi üç beş yönerge Çıkmış birilerinin elinden; Ayrı düştüğü kadar keyfe keder olsa keşke Adlandıramadığı korkuları. Bir kuru dalım altı üstü Ne gönlün tek çiçeği Ne de ses bildiğim bülbülün dili. Ne kâfir ne beynamaz Bir garip yolcu geçmekte olan Keşfetmeye meyletmiş bir kez İçindeki saklı semavi özü. |
Özlem Demirkaya &*.*&