TEK AŞK...
Nizamı belirsiz, kırılgan bir gölgenin yerdeki izdüşümü.
Sona ramak kala meylerken gönül Ve haykırırken avaz avaz: Haydi, ne duruyorsun Kır zinciri. İzafi bir tutanak altında imzaladığım o çınar ağacı: Yadırgasam da geri duramadığım Sussam da gözlerimle konuştuğum. Rabıta engin ve nelere düşkün isem, Sırtımda küfem İçinde satır satır döşediğim Ne var ki susup mütemadiyen Tedirginliğime rest çekemediğim. Günlerden tereddüt anlardan silik Varlığım hepten kayıp Gözlerimde ezik ve üşengeç bir izlek Yansırken son resim kayıtlı iken bellek. Sondan bir evvel Milat belleyip de altına imzamı atamazken. Dokunaklı bir mizaç: Ellerimde yoksunluk Vücudum titrek her dokunuşunda rüzgârın. Muaf tutsam da son veremezken Yok saysam da görmezden gelemediğim Reddi güç kabulü güç Patavatsız bir sancı Akabinde içimden taşan ebedi kaygı. Damıttım hüznü ömür boyu Yargıladım da benliğimi Veremedim gitti hükmü. Yol bildiğim mecraların büyüsü mü yoksa O var oluş ve kayboluş… Mukadderat saklı en derinde, En asil, en devrik cümle: Beynamaz bir aşk olsa da beşerinki Sanma sakın eremeyeceksin en yüksek mertebeye. İmgeler yığılı, Hazin onca hatırat Kıyısında köşesinde neler saklı İçinden çıkmadığım en titrek hayal Dokunup kaybolduğu her sefer. Debdebeli dokunuşlar hükümranlığında nefsin Kıyamet habercisi nasıl görmezsin, Demek olsa da tek çare Sığındığım tek durak Görünmezliğin nezdinde; Bilip bilmeden içine düştüğüm onca tuzak İçre açılan nice kapı ki sırlarım eşiğinde O var oluşun her adımımda yaklaştığım Gönle sırdaş tek Aşk’ın Geri çevrilmediğim an’ın olmaz mı hikmeti. |
Özlem Demirkaya &*.*&