temmuz geçidinde
acılı bekleyiş
kapı ardı odalar içinde çekilmiş en kısa çöp elinde küle dönüşen hayat gün doğumdan uzaklaşıyor doğum gününü doğru hatırlayanlar azalırken buna da şükür, dersin derken buzdolabı titrer ve sessizleşir ev önce sevdiğine saldırır insan onu tükettikten sonra sevmediklerini sevmeye başlar böyle sürüp gider odalar ve duvarlar değişti renkler olgunlaştı perdeler bazen kısa bazen uzun geldi pencereye ne fark eder içeride bir şey yok çünkü dışarıyı hiç görmemekti mesele sevilmiş her kadın tatlıdır sevilmemiş her kadın biraz acı verir uyanışın tonlarını duyabilmek sabahın erken saatinde balkonda tıkırdayan bir karga yada rüzgar sesinde bu şiiri yazarken her yatakta bir gece beklendiği düşüncesine dalmak sonra deniz kıyısında bahçeli bir evde çocukluk günleri rüzgar gittikten sonra sıcak, kuru, tozlu temmuz geçidinde sallanır beşikler aynaya bakıp ben değilim dediğin ve bu hale nasıl geldiğin düşüncesi gibi farklı mevsimler gibi hiçbir şey aynı derecede güzel kalmaz sadece geçici olan güzeldir odalar ve duvarlar değişti renkler olgunlaştı perdeler bazen kısa bazen uzun geldi pencereye ne fark eder içeride bir şey yok çünkü dışarıyı hiç görmemekti mesele… |
ben değilim dediğin
ve bu hale nasıl geldiğin
düşüncesi gibi
bazen dışarda kalmak içerde durmaktan hayırlıdır belki
çok güzeldi
tebrık edıyorum