Okuduğunuz şiir 2.7.2015 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
Mizansen
cânanî ol aşkın mekânı gönül son cemreydi yere döktüğüm servet ney’e üfle, ağlat kemanı; gönül sabaha çıkmadan kavuşsun halvet . boynumuz bir vavdır doğan zuhura aşkına bel büker gelen huzura şafakdan gün olur eren huzura zencir kırıp zevke döner kasavet . sürur aktı teheyyücüme yetti zayıflıklarını gücüme sattı hile-i züleyhâ gücüme gitti reddedemez zaten aldığı rüşvet . kader değil heyhat müthiş mizansen avucunda aklım, yârim izân sen bir benliğe bir de sana mahsusen bulutlarda gece; çöken rehâvet . böylesi yoksula esipte geçme ölmeye daha var saatler geç mi kalbur bırakmazken, rûhun süzgeç mi kez dahi yeniden, aşk kaba kuvvet
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Mizansen şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Mizansen şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Kimi anlar, kimi anladım sanır, kimi de kuru sıkı sallar. Eh hepsi de gerek. Allah cc gereksiz hiç bir şey yaratmamış. Hepsini de hoş görüyle karşılamak gerek. (Ama ne yaparsın, nush ile uslanmayanın da hakkı kötek.) Öncelikle bu(nun gibi bir) şiiri anlamak için evvela o hali almak gerekir. Mizansen nedir? Sahne. Yani senin zannetmen için kurulu sahne, aslı değil. Yok efendim bu kadar yetmez diyene ilk ve son dörtlükten bir kaç ifade söyleyim. "cânanî ol aşkın mekânı gönül" Cânanî, (Rahmanî) aşk, Allah cc ye duyulan aşk değil ha ve bu aşkın mekanı gönül, son cemreydi yere döktüğüm servet. Hah burada cemreyi anlatsam çoğunuz inkara düşersiniz, bu yüzden de vebal alırım ben. En iyisi burayı geçmek. Dörtlüğün devamını anlaması için birine anlatmam gerekecekse anlamasın daha iyi. Son dörtlükte dost şairim "Zül Celâli vel İkram" demiş. İkramı için Celâline rıza göstermiş. (Göstermese ne yapabilirki, ama buradaki rıza kerhen değil, komşunun oğlu Rıza hiç değil, zevken bir rıza.) Kısacası bu şiir düşünülerek yazılmamış, söylenmiş. Haydi hariçten gazel okuyanlar, Yunus Emre'nin şu dörtlüklerini (hem de Öz Türkçe yazılmış) anlatsın bana da önünde saygıyla eğileyim. Anlatamıyorsa dili bahane etmesin.
Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp Der ne yersin kozumu ... Bir küt ile güreştim Elsiz ayağım aldı Güreşip basamadım Gövündürdü özümü ... Gözsüze fısıldadım Sağır sözüm işitmiş Dilsiz çağırıp söyler Dilimdeki sözümü ... Yunus bir söz söylemiş Hiçbir söze benzemez Münafıklar elinden Örter mâ'na yüzünü
Ha şimdi bu yazıyı okuyanlar sen anlat da bilelim diyecekler. Ama yok öyle kolaya kaçmak, kusura bakmasınlar. Madem anlamıyorsunuz, anladığınız kadarı size yeter, saygınızı gösterin, edep dairesinde yazacağınızı yazın, anlamak istiyorsanız da şiiri yazana sorun, "kardeşim burada ne demek istedin diye."
Erol URAZ. tarafından 7/21/2015 11:21:18 AM zamanında düzenlenmiştir.
kökü hâzır ve nâzır olan demektir yani o an var olan yani adrenalin yanii o an kişiye ihtiyaç ya da imtihan vesilesi ise zahir olur hakk zahir eder yanii hay olan hak yaratır o anı ve o olayı çünki hakk teala ve tekattes hz. leri daima bir yaratma içerisindedir....
şimdi aslında hazır olan; kişinin kendisidir o an her şeye vakıf bir şekliyle ki ( her şeye vakıf olan ancak hakk tır )
7 sekiz yıldır üyeyim bu sitemize bu zamana kadar en uzun bu sayfada konakladım ..epey yorum almış ve ateşli bir eleştiri sağnağına tutulmuş bu şiir.... pek şiirden anladığım sayılmaz ama yorumların yüzde doksanını okudum.... karar:bu şiiri bir formda veya edebiyat defteri toplantısında tüm usta şairlerden şeçilip öyle bir sonuca varılmalı diyorum... bu şiir muammada kalmamalı günün şeçkisi verilmisse var bir sebebi güzel olmasaydı şeçki alırmıydı.... tebrikler değerli şairimi ve tüm bu şiirler alakadar olan değerli şiir dostlarını saygı ile selamlıyorum...
Dün de bakmıştım şiire, yorumları falan okumuştum.
Sadece şunu demek için buraya geldim yeniden.
Eleştirel yorum bırakan tüm arkadaşlar haklı buldum ve aksini savununların hepsinin 200-300 yıl önce yaşaması gerekirmiş diye düşündüm. Hatta ne işleri var burda dedim. :)
Bir de ne hikmetse; arapça, farsça ve osmanlıcayı güzelim Türkçe'mizin içine inatla sokmaya çalışmayı pek uygun bulmuyor, bu tür tutum/davranışta bulunanları hakir görüyorum kendi gözümde.
Hele hele hece şiirinde, heceyi ve kafiyeyi tutturmak adına bunların yapıldığını görmek şiirin katledildiği imajı yaratıyor beynimde... Ve bazen diyorum ki; böyle bir hece şiirini yazan kişi bir çok kelimeyi sözlüğe bakarak yeni öğrenip, ilk defa kullanıyor kendi dilinde diyerek hayıflanıyorum. Ki; belki siz yapmıyorsunuz ama yapıldığına çok kere şahit oldum. :)
Umarım yukarıda kullandığım alışılagelmiş ve halk arasında kabul görmüş bazı kelimeleri aynı kefeye koyup da yanıt vermezler. :)
Şiir ağdalı dil. Bâzen ben de kullanırım eski kelimeleri; lakin o kadar değil. Belki iki, üç tane... Fazlaca kullanım şiiri dışarıdan dolu gibi gösterse de aslında içini boşaltıyor. Bunu kendi şiirlerimde fazlaca öğrendim. Zamanla bu yanımı azaltmaya çalıştım.
Bazı yazan arkadaşlarımın bu şekilde yazmaya çalışmaları bana artık sözlük elinde şiir yazmaya çalışılmışlıktan öteye başka bir şey ifade etmiyor maalesef. Bu kelimelerin doğuştan dile gelmediği apak açıktır. Günlük hayatımızda yer olmadığı da apak açıktır. Bu tür kullanımlar hece yazan bir kişinin uyak zorlamasından başka bir şey değildir. Bu uyaklardan çok iyi anlaşılıyor.
Bunu zamanında ben de yaptım; ama anladım ki bir kalıcılığı olmuyor. Çoğu zaman Afet Kırat, Oflu, Yavuz Doğan, gri Gölge,Elif_elif, Nüs... vb. gibi hece yazanların şiirlerini geri dönüp de okuduğum oluyor. Onlar her zamana hitap edebilecek bir dil kullanıyorlar; lakin siz bu şekilde devam ederseniz hep karanlık bir yanda kalmayı da kabul etmiş olursunuz.
"Sanat, sanat içindir." diyenlerdenseniz bilemem.
Mori Kız tarafından 7/3/2015 4:47:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
"..... her zamana hitap edebilecek bir dil kullan...."
Misal Yunus Emre'yi okuyunuz. Dili ne güzel arı duru; lakin belirttiğim gibi son sözümü yazmıştım. Yoksul ile yazışmalarımız bu nokta da bitti. Sizinle alakadar bir durum ortada yok. Tartışma ortamı yaratılmak için yazmadım. Bu yöne de götürmeyin. Kısaca üzerimden pirim yapmaya gerek yok. Kendi özgörüşlerinizi yazın.
Ben çok eleştiri yapan birisi değilim. Bu özellik ben de çok fazla yok. Arada yazarım çok nadir. Kendi deneyimlerimi göz önüne alarak yazarım.
Siz bu nice şiir yazsanız da günün birinde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Şuan anlamamanızı yadırgamıyorum. Eski sözlüklerle dolu olan şiirlerin şairleri gün geçtikçe değişiyor. Herakleitos'un dediği gibi "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir."
Size iyi yapılan yorumlara yaklaştığınız gibi eleştirisel yönde de yaklaşana aynı tutumu aynı seviyeyle yaklaşın.
''BİLMEDİĞİN AŞ YA KARIN AĞRITIR YA BAŞ'' şeklinde kırıcı şekilde yaklaşmayın. Bu hiç hoş değil. Ellette yok,sul'un yazdığı ve sevdiğim başka şiirleri var ama bu şiiriniz değil.
Sizin bütün şiirlerinize yönelik bir yorum değil bu yazdığım.
tabii dalga geçiyorsunuz artık değil mi denecek bişi kalmayınca işi diğer tarafa gönderiyorsunuz sanat yapan tiyatrocuların son demlerinde kullanacak konu kalmayınca işi ahlaksızlığa vurması babına benzettim dalgavari konuşmanızı affınızı umarak
burda ben size bişi anlatmak istiyorum didişmek değil niyetim
ki öyle bir şey algılattıysam yine de özür dilerim
Burada harcanıyorsunuz efendim siz bir muhteşemsiniz. Tarihe geçmelisiniz hatta yazdıklarınızla. Kutlu/yorum. Harika. Süper bir dil, şiir. Saygım kare sevgim kere. Kaç kere desem de az vallahi. Gıp da le okudum etkilendim. bence yeni bir akım başmalı yoksul akımı. Kutluyorum eşsiz eserlerinizi. Bravo. Şak şak şak şak alkışlıyorum.
Âteşin kor, bîhaber hüsnüzandan Abı kevser içmişim mey delâlet Yâr kezâlik muhbirim yok mizandan Testi çatlak sızdırır cân kefâret . Bir sevim var bir de mecnun azîzem Tutki kudretten bu meznun azîzem . Son velîahd nefsimizden kalanlar Saf zehir ol demme dünden düçârım Doğruluk mîsak tı aşktan yalanlar Yok garâbet her çeşit derde çârım . Söyleyen ney bir de kânun azîzem Söyleten şey hazda kânun azîzem . Gayri gelsin faslı teslim tesellüm Gaspolundum yâre çenkten ganîmet Arşı âlâdan inerken tekellüm Nağmelerden hırka giymiş melâmet
ey cânıma esmiş saba, şehvet dolu şerbet cân; âb-ı harâbât içe, âbkârlara rağbet . efgân dile gelmiş, tutamaz der hakikatten gittikce musîbet bulaşır hatra muhabbet . ettikçe nazar, ölmüşe nur hafsala; hayret gökten düşerek zevkine kâim; şu’le heybet . pervâsıza haz, çâreye panzehri mi yârim saklar, o vedûdum bile; örter zarı kumbet . âfak adedî gün bitiminden gece mesul etsin ola çehren faziletkâra içâbet . aşkın bana has fâcia, kalbince fütûhât fethin başımın üstüne, tam gönle isâbet . kör âşığa zimmet bütünüylen yürüyen Hakk Yoksul gibi insan küfü salmış bu rutûbet .
Bazı yazan arkadaşlarımın bu şekilde yazmaya çalışmaları bana artık sözlük elinde şiir yazmaya çalışılmışlıktan öteye başka bir şey ifade etmiyor maalesef. Bu kelimelerin doğuştan dile gelmediği apak açıktır. Günlük hayatımızda yer olmadığı da apak açıktır. Bu tür kullanımlar hece yazan bir kişinin uyak zorlamasından başka bir şey değildir. Bu uyaklardan çok iyi anlaşılıyor.
tamam madem buyrun burdan yakın efendim
gel ey gülümün solmaya meyyâl alı; korkma vuslat arayan göklere muştun, yere bakma . bir ölgününüm toprağa aktım oluğundan çil çil çiçeğim açmadı heyhat başa kakma . cân çekmeyi tesbih ederim cinsimi al yâr her nebzene hazzım dürülür ağzına lokma
. âşîna kılar; cûda yazan, gönlüme düş aşk sezdim ki acâib afitab rûhuma akma . sevdâsına aşlandı defâatle hesapsız tâkat mı kalan yoksa figân eyle bırakma . kalmaz yine Yoksul’da bu hâl cürmünü aşkın gözden kara düşmüş cesaret zindana tıkma
Ve ayrıca seckiyede TSK ederim böylesi güzel eserleri güne getirdiği için böylesi eserlere önem vermek gerek içimizdeki saiirlere bilgi için değer katacaktır saygılarımla
harun yildirim tarafından 7/3/2015 4:05:12 AM zamanında düzenlenmiştir.
uzun zaman sonra asrın Fuzulisi aramızda nihayet ya Hu dostum nerelerdeydin özlettin şiirlerini tek kelime ile kusursuz şiire tek kelime ile nihayetsiz tebrikler
hayat hep bir mizansen değil mi üstadım. ahenk dolu anlatımında derin bir hece şiiri duygular etkin bir biçimde şiire yansımış lakin bazı bölümlerini çözmek zaman alıyor. kaleminiz daim olsun
Mizansen nedir? Sahne. Yani senin zannetmen için kurulu sahne, aslı değil. Yok efendim bu kadar yetmez diyene ilk ve son dörtlükten bir kaç ifade söyleyim. "cânanî ol aşkın mekânı gönül" Cânanî, (Rahmanî) aşk, Allah cc ye duyulan aşk değil ha ve bu aşkın mekanı gönül, son cemreydi yere döktüğüm servet. Hah burada cemreyi anlatsam çoğunuz inkara düşersiniz, bu yüzden de vebal alırım ben. En iyisi burayı geçmek. Dörtlüğün devamını anlaması için birine anlatmam gerekecekse anlamasın daha iyi.
Son dörtlükte dost şairim "Zül Celâli vel İkram" demiş. İkramı için Celâline rıza göstermiş. (Göstermese ne yapabilirki, ama buradaki rıza kerhen değil, komşunun oğlu Rıza hiç değil, zevken bir rıza.)
Kısacası bu şiir düşünülerek yazılmamış, söylenmiş. Haydi hariçten gazel okuyanlar, Yunus Emre'nin şu dörtlüklerini (hem de Öz Türkçe yazılmış) anlatsın bana da önünde saygıyla eğileyim. Anlatamıyorsa dili bahane etmesin.
Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu
...
Bir küt ile güreştim
Elsiz ayağım aldı
Güreşip basamadım
Gövündürdü özümü
...
Gözsüze fısıldadım
Sağır sözüm işitmiş
Dilsiz çağırıp söyler
Dilimdeki sözümü
...
Yunus bir söz söylemiş
Hiçbir söze benzemez
Münafıklar elinden
Örter mâ'na yüzünü
Evet sayın hariçten gazel okuyanlar.
Buyrun hodri meydan...
Ha şimdi bu yazıyı okuyanlar sen anlat da bilelim diyecekler. Ama yok öyle kolaya kaçmak, kusura bakmasınlar. Madem anlamıyorsunuz, anladığınız kadarı size yeter, saygınızı gösterin, edep dairesinde yazacağınızı yazın, anlamak istiyorsanız da şiiri yazana sorun, "kardeşim burada ne demek istedin diye."
Erol URAZ. tarafından 7/21/2015 11:21:18 AM zamanında düzenlenmiştir.