kutsal arenamart kedileri gibi aymaz, arsız, çığırtkan evin tek oğlu denli afacansınız, çelik çomak oynar gibi oynarsınız dengelerle yorgun düşer çağın gerisinde kalan(!) tebessümlerimiz, koparır da ar damarı zincirini kahkahalarınız eğlenir gamzelerle. sırılsıklam hayaller oynaşır derununuzda başınıza üşüşen akla ziyan düşlerden kırılır zembereği, zaman durur, maskelere sığınır içinde hicran kaynaşan gülüşler, ipeksi bir kanada hamal payeli iken yürek haz yokuşlarında yorulur. sığmaz olur dört duvar arasına depreşen arzularınız huriler(!) salınır gizemli haremlerinizde bir an olsun tereddüt etse diyorum akıllarınız; eser’ de bir aykırı rüzgar açarsa perdeleri diye. bozulan ezberleri yazmaktan bitkin düşürür kalemi umarsız taşkınlıklarınız. yontarsınız büyük bir ustalıkla nice değerleri; marangoz elinde ağaç, heykeltıraş elinde heykeller gibi, dikenli kırbaç gibidir mahalle baskılarınız, birazcık adam etmek(!)tir bizi niyetiniz aslında inanın farkındayız. böler tatlı uykularınızı hiç dinmeyen vehimler, nesiller; çağlar ötesinin renkleri üzerinde, elerinde satır, çığlık çığlığa inanç zombileri(!) kaçırır tadını ağızlarınızın, fikri başlarda mahsur bırakan örtü(!)lere karşı tavrınız delilidir tertemiz(!)vicdanınızın. onuru olursunuz asrın çağdaş tamtam yorumlarıyla, dalarak bakir alanlarına hayatın yarı üryan sermestliğinizle medeniyet lensi takarsınız çağdışı kalmış bakışlara, dönsenizde tahammül seferinden biliriz ki düşünce ve inanç özgürlüğü(!) için ayaktasınız insanlık gayretiyle(!) heyhat; özenle kurduğunuz akıl mabetlerinde niyetler vaftizlenmiş su gibi duru(!) ameller yılkı atı denli seyip, dökülmeye görsün bir ellerinize çağın hayal kırıklıkları sığınmakta bulursunuz çareyi batıl inanç artığı(!) dualara bu kutsal(!) arenada… |
Ağzımın tadı kaçtı mı diye kendimi yokladım şöyle bir. Hayır, sadece empati veya hoşgörü azlığı diye tebessüm ettim, o kadar.