ölüm gibi ortasında yaşamınseni bağrıma nasıl sardım bir çocuk gülümsemesi gibi seni nasıl sahiplendim nasıl bir bilsen tırnağımla etim gibi canıma nasıl kattım seni sonra sen gittin sesin de kalır mı? sesin de gitti sanki bu elleri tutan sen değildin bir çocuğun elleriydi ve ben bir çocuğun ellerini kaybettim ve gülümsemesini ve güzelliğini ve yüzünü bir deniz kıyısında çağrışan mavilikleri kaybettim zarflara koyup gönderdiğin adressiz mektupları kaybettim kendimi, yolumu, özümü kaybettim sözümü, dilimi, kimliğimi kaybettim geceyi, gündüzü, güneşi kaybettim ve seni, ve kendimi kaybettim aynı özlemi, aynı sevgiyi, aynı şehri sevdik yaşamayı, sevmeyi, mutluluğu sevdik duvarlara, maviliklere, kuşlara sarıldık sürgünde kaldık, zindanlara atıldık gök bir zaman aşımıdır yüreğine uykusunda bir güneş yıldızlar sürgün de ay şavkımıyor biz uzaklarda çok uzaklarda kaldık hayatın harcını kardık sevdanın bütün duvarlarını maviye boyadık atları nal seslerinden tanıdık kuşları özgürlük saydık çürüyünce toprak altında bedenler kıymete karışır gibi sarıldık şimdi yıkılır dağlar duvarlar, ovalar, yollar çelikten direnişler büyüttük yağmurlara karıştık sel olduk aktık bir nehir yatağında ve denize döküldük kurşun sesi gibi mavi gibi direncin bardağından çay içtik cigaramız kaçak tütünden toprağa ektik el değmemiş özlemlerimizi yıkıntılar yıkımlar kıyımlar ve bir biz kaldık ölüm gibi ortasında yaşamın ibrahim dalkılıç 30/06/2015 22:45 izmir |