GEÇ ÖĞRENDİM
Ben en çok:
Gururumdan kaybettim baba; Kendimi anlatmak için çabalamak, Ağır geldi hep bana. Yalnızlıktan yorulur mu insan? Çok yorgunum baba. Hayattayım diye, Yaşadığımı sananlar oldu, yanımda, Yakınımda.. Bendeki bu gereksiz sabrı, Genlerime borçluyum da, Merak ediyorum aslında, Eksilmeyen acılar bana, Kimden miras kaldı baba? Onurundan başka; Neyi kalır insanın yanına derdin, Yokluğunda.. Pek öyle değilmiş hayat baba. Senin anlattığın kadar, Temiz değil bu dünya. İnsanlar yarışıyor adeta, Sanki en çok kalp kırana, Ödül veriyorlar sanırsın. Bana; Asaleti öğretme artık baba, Olgunluk da bu sefer, sende kalsın. Hiç de kıymeti yokmuş, baksana.. Anımsıyorum da; Saçlarımı ne kadar dikkatli tarardın, Hani bir tek teli kopsa, İncilerim dökülecekmiş gibi, korkardın. Tamda o saçlardan,sürükleye sürükleye, Yıprattı hayat beni baba. Sen bana hiç sesini yükseltmedin, Hep anlayışla baktın gözlerime, O yüzden ben hiç, Alışmadım kötü sözlere. Bazen karşı kaldırımda durup öylece, Işığını seyrediyorum uzun uzun. Hissedersin belki, Korursun yine beni, Anlarsın kimi zaman, Ne çok acı çektiğimi. Vazgeçiyorum sonra, Hiç bilmese diyorum, Daha iyi. Yoksa! Hayat beni, Seviyor mu baba? Hani kedi bile ciğeri, Çarpa çarpa yermiş ya.. Hatırlar mısın: Ne olursa olsun, sen hep iyi ol derdin, Öyle olunca, daha çok üzerler, Hem de hiç umursamazlar, demedin oysa. Büyüklük sende kalsın derdin birde, Eden bulurmuş, nasıl olsa. Kimin ne bulduğu, Umurumda değil baba. Ölmüşüm ben, Katilimi assalar da, Bir daha, Gelir miyim dünyaya.. Çocukluğumu öyle özledim ki! Neşeyle oynadığım günleri, O duyduğum sonsuz güveni, Kollarından çok, Yüreğiyle kucaklayan seni, Ayıp değil ya, Bide nazlanmayı çok özledim. Hayat: Herkesin nazını, Çekmiyormuş baba, Biraz, Geç öğrendim. Zülfiye ERDOĞAN |
Işığını seyrediyorum uzun uzun.
Hissedersin belki,
Korursun yine beni,
Anlarsın kimi zaman,''
Şu anda bu yorumumu ellerim titreyerek ve gözlerim nemlenerek yazıyorum. Şiirleriniz arasında şimdiye dek okuduğum en gerçek mısralardı. Boğazıma bi şeyler düğümlendi.. 29 yıl öncesine gittim.. Babamı kaybettiğimiz 1986 yılına.. ve o günü, tarihi asla unutmadım. Acılarımın ilk başladığı o tarihi unutmam mümkün olamaz.
Hayat devam ediyor.. Teselli edecek ne kadar kelime varsa sözlüklerde, işe yaramaz.. Biliyorum.
NE GARİP.. SİZİNLE ACILARIMIZ BİLE ORTAK ÇIKTI... 2005 yılında aşağıdaki şiiri yazmıştım BABAM için...
BABA
Keşke ben girseydim kara toprağa
Sen yaşasaydın baba.
Yüreğimize kor ateşler düşürdün giderken.
Yaşamak, ayakta kalmak,
Ölmekten daha bir zormuş.
Buralara keşke bir uğrasaydın,
Nasihatlerine çok ihtiyacım var baba.
Gitmek var mıydı ansızın.
Ansızın bir başına böyle bırakmak.
Bilirim, şımartmamak için
Bizleri uykudayken öperdin
Sabahleyin işe giderken,
Çocuklarım uyanmasın diye
Kapıyı hafifçe açardın.
Ayağındaki ayakkabı Sümerbank malıydı
Bizlerinki ise hep markalı olurdu.
Çocuklarım mahcup olmasın diye
Eskimeden yenisini alırdın.
Sigaranın en ucuzunu içer,
Üç kuruş tasarruf edebilmek için
Hafta içi gazete almazdın.
Sen ne çok bilgiliydin baba.
Biliyormusun, ben hala,
Bulmaca çözemiyorum.
Sen olsaydın yanımda,
Yine sana sorardım baba.
Miras olarak kitapların kaldı.
Onlara dokununca, sana dokunuyorum sanki
Elimden hiç düşürmüyorum.
Dikili bir ağacın yoktu ama,
Saygınlığın, kibarlığın vardı.
Seni tanıyanlar hala anlatırlar
Baban büyük adamdı derler.
Sen hep farklıydın baba.
Vasiyetin kulağımda küpedir.
“Dürüst ol, dürüst kal”
“Benim servetim dürüstlüğümdür” derdin.
Ben senin kadar dürüst değilim.
Kurtlar sofrasında adam harcıyorlar.
Dürüst kalınamıyor baba.
Kardeşimi onbeşinde gelin verdik.
Kurda kuşa yem olmasın diye.
Almanya’ya, gurbete gittiğinde,
Büyümeyen kızın yine küçüktü baba.
El oğlu rahat vermiyormuş
Oysa kızın bana emanetti
Çaresizdim.
Affet beni baba.
Kara toprağa verdiğimizde seni,
Ben onyedisindeydim,
Onyedi bin yerimden yaralandım.
Her bir yarama tuz bastım.
Sesimi bir Allah’ın kulu duymadı.
Sen olsan duyardın baba.
Amcalarım, teyzelerim neredeler?
Herkes nereye gitti baba.
Küçük kardeşimi ne de çok severdin.
Daha dün bebekti,
Şimdi kocaman adam oldu.
Hep seni sordu büyürken
Seni yeterince anlatamadım
Kardeşlerime sahip çıkamadım
Affet beni baba.
Kapımızı hiç kimse açmadı.
Bayramlarda hep boynu bükük kaldık,
Babam diye mezar taşını öptüm.
Elini öper gibi.
Mezar taşı soğuktu,
Oysa sen hep sıcaktın baba.
Annemin gözyaşları hiç kurumadı baba
Ben gözyaşlarımı hep içime akıttım.
Senden kalan yadigar saatini
Halen saklıyorum
Emekli olduğunda duvara asacaktın ya,
Ben resminle beraber astım
Yine hep tebessüm ediyorsun
Sen kızarken de sanki gülerdin bize baba.
Evlendim…
Ben de baba oldum.
Ama senin gibi olunmuyor
Sen tatlı, sert
Ne bileyim işte
Bir başkaydın.
Sevdiğin şarkılar çıktığında
İçim burkuluyor
Ağlamak geliyor içimden.
Çocuklarımın yanında ağlayamıyorum baba.
Yıllar geçse de, sen benim yüreğimdesin
Dualarım senin için.
Ezelde ve ebediyette kavuşmak dileğiyle
Seni dünden de çok seviyorum.
Vecdi Murat SOYDAN