Yok Aslında Bir Diyeceğim:
Dört yanım dağdı benim
Ve dört yanımda deniz Akıyordum aklımın akından Kayboluyordu yüzümde düşleyenim Bin asır yürüyüp gökyüzünde, Dudaklarına varmıştım sonra Unutulmuş kenarlarında dolaşıp Islaklığıyla serinlemiştim Maviydi dudakların Ilık bir tufan gibiydi nefesin Kelimelerin çatısıydın sanki bu halinle sen Gençtim o zamanlar Korkmuyordum oktan kılıçtan mızraktan Kanım deli bir coşkunluktaydı, Ve iştahlıydım yaşamaya seni Çelimsiz oğlanların Garip kehanetlerin Gizemli duvarların Daha pek çok şeyin arasından Çekip çıkarmıştım seni Saatin sarkacından Su kemerlerinin karaltısından Aydan güneşten damıtmıştım ikimizi Bir gemi geldi sonra Direklerinde yaldızlı kumaştan yelkenler Güvertesinde bol parıltı Ambarları sarhoş eden içkilerle dolu Kaptanı kör bir kemancı olan bu gemi Başını döndürüvermişti senin Dudaklarından düşürüp adımı, İri adımlar bıraktın üzerimde benim Gitmek gibiydi işte bu kez gidişin Yani varışsız, Yani dönüşsüz Dağların sivri zirvelerine Denize gökyüzüne Yelkenleri yaldızlı kumaştan yapılma gemiye Ama en çok da sana Birikmekteyim artık Biteviye bir kelebek ömrü kadar nazenin, Boşluk kadar hiçcesine... |
Tebrik ederim Fırat Bey.