Ayağım dolanıp başım dönse de,
Doldur saki, ver badeyi içelim.
Ay ışık vermese, güneş sönse de,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Can kuşum kafesten çekip gitmeden,
Ömür sermayesi henüz bitmeden,
Dillere düşürüp, destan etmeden,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Kesret diyarından, vahdet ilinden,
Noktada bir olan tevhit dilinden,
Celalli cemali kâmil elinden,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Hem de keskin olsun, yıksın bendimi,
Unuttursun bana kendi kendimi,
Yâr dili geliyor şarap dendi mi?
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Şuurum gitmesin, kanımda aksın,
İçime sönmeyen kandiller yaksın,
Gözlerim âleme tevhitle baksın,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Kadehim gönüldür, aşkımız meze,
Kulağım müşteri her yeni söze,
İkilik gelip de çatmadan göze,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Meyhanemiz Hıra, Muhammed nuru,
İsa’nın sairi, Musa’nın tur’u
İstediğim şarap tortusuz duru,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Yusuf kuyusundan, Halil közünden,
Külli kesretlerden, özün özünden,
Kur-an da yazılı ayet yüzünden,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

Sırtıma yokluktan cübbe giyerek,
Varlık kapısına geldim iverek,
Yaralı şifalar bulsun diyerek,
Doldur saki, ver badeyi içelim.

17.06.2015…Mustafa Yaralı