DOKSAN DAKİKASıra dışı, olağanüstü mutluluğun, Sevginin, korkunun ve ihtirasın, Zamandan çalınan saatlerin eşliğinde, Devrildi koca sene geçen Pazar. Doksan dakikayla kutladık. Bir kayanın gölgesinde, şehrin tepesinde, İki adet sigarayla diz dize… Haykırdık aşkımızı rüzgara. Gözlerden gizlenerek, öpüşü yarıda keserek, Sevinç gözyaşları aktı yanaklarımızdan. Süzüldü otları kurumuş ve tozundan. Bir çift ayakkabı ve beyaz bir kağıtla, Bedenimizi ayıran toprağa, Kahkahalar yankılandı durdu dağın eteklerinde. Heykeller bu tarafta diyen çocuklara yabancıydık. Aşk işte, sevgi işte… Herkesin içinde yanan ve herkesten uzak, Mutluyduk alabildiğine doksan dakika. Belki arzuladığımız gibi değildi. Devrilen yıla yakışmıyordu ama, Dilimizde yine de şükür duaları. Bir aradaydık, o yeterdi bize! Irak geçen o kadar günden sonra, Özlemle uykusuz geçen günleri de sayarsak, Yeterdi bize! El ele indik şehrin tepesinden. Adımlar isteksiz, isyankar ikimize. Eller ve gözler de öyle! Coşkulu şelaleye dönen kalbimiz, Durgunlaşıyor şehre yaklaştıkça. Kaçtığımız yaşamın kucağına ilerledikçe, Mühürlendi dudaklar, çıt yok! Düğümlenen kelimelerin arasından, Sıyrıldı ince bir ‘hoşça kal’ sözcüğü. Gözlerden aktı ‘seni seviyorum’ damlaları. Eğildi aşkımız mantığımıza. Dünya sahnesindeki rollerimize, Sorumluluklarımıza yakalandık oracıkta. Kenetlenen ellerimiz ayrılırken, Sessiz hüzün çöktü bedenlerimize. Yetmedi gülüm özlemlerimize doksan dakika… İZZETTİN AKYAPI |
Bu güzel dinletiyi bizlerle paylaştığınız için size teşekkür ediyorum.
Emeğinize, yüreğinize sağlık...
Selam ve saygılarımla, esen kalın...