HAYDARPAŞA GAR OTELI 7
İKİNCİ KAT
Hayal kurmak, düşünebilmek Çocukca, Verileni almak, bakmadan Çıkarına, "Elde ne kalır?" Uğruna. Güzel Şey Çocuk olmak, Karşılık beklemeden vermek, Sevgiyi yitirmeden Mutlu kalmak güzel Şey. Rakkam kaçtır, niye? Gözyaşı niçin akar? Kalbim neden hızlı çarpar, Ayşe Kızı görünce? Ne kadar sever, ne kadar nefret eder, ne kadar bağışlarız? Bu "Kadar"ın Ölçüsü ne? Fazla ve eksiklerimizle varız. Niçin Kavga eder Büyüklerimiz, eşitçe paylaşmak varken Barışı, biz? Neyi Hesaplar, niçin kıskanırız? Kim-kime karşı, kimin çıkarı ne? Sevgiden ne anlarız? Hayal, Anıları ve Yaşamı Çocukca paylaşmak Sanatı. Borç ödemek Cam Kırıkları, Cigara Kapları, Resimli Kartlar ve Gazoz Kapaklarıyla, Takas etmek Misketle, Bilyayla, Topaçla, yutup-yutulmak yitirsek bile eksikle yetinmek, mutlu kalmak azla, büyük Şey Çocuk olmak, Hayal kurmak Çocukca. ALİYE’ NİN HİKAYESİ; haydarpaşa Garı, Makinist Hidayet; "- Şükür Allaha!" diyerek, Kol çekip Buhar Kazanından İslim saldı. Hepsini değil, Vagon Kalörüfer Bağlantı Borularını ısıtacak kadar Basıncı ayarladı, artanı içinde kaldı. Sabaha kadar donmasın diye Borular, Kömür attı Ocağa, üstünü azcık ıslattı. Sonra, önü kara Meşin Deri, kalın Keten İş Önlüğünü çözdü, çıkardı, Kolları uzun Amyant ateş Eldivenlerinin yanına astı ve aldı Askıdaki Zımbalı-yuvar Kontrol Saatini. Kömürcü, yani Ateş Yardımcısı Muharrem -ona sorarsan Makinist Asıstanı der- Tuzla’ya gelmeden evvel inmişti, yalnızdı. Her Zamanki gibi Ana Gara vardığında, durdurur Treni, ama Pistonu Stop etmez, Hareket Memurunun Düdüğünü bekler, inmez. Şimendiferi takar geri Vitese, Makas Lambalarını, dur-geç Kollarını Kafasını geri çevirerek Direklerdeki Işıkları dikkatle kontrol ederek, Hangar önü Bekleme Raylarına varır, Büyük İngiliz Anahtarını Eline alır, iner, Şimendiferi çözer Vagondan, biner, çıkar Burnu Dikine Raydan, Vagonlar Beklemede kalır. Bir-iki-üç-dört Manevra daha ileri-geri, en Son Vagonun Başına varır, bağlar Şimendiferi. Perona döner geri, Şimdi Şimendiferin Burnu Çıkıştadır, Bundan sonrası, Sabah Vardiyası, Temizlikçilerin İşi. Omuzuna astığı Zımbalı-Kontrol Saati ile, girecektir her Vagonun Bağlantı Eklem Yerlerine, eğilerek. Çözecektir Vagon Isıtma Borusunu bir El Hamlesiyle, Kompartımandan Isıyı kesecek, bağlayacaktır diğerine -ki bu İş yalnızca Kışa aittir- Su donup Boruyu çatlatmasın diye, paralel bağlanır Isı Boruları Birinden-diğerine. Makinist Hidayet her Vagona girdiğinde, Kapı yanında Zicire asılı keskin-çentikli Anahtarı - Her birinin Ucu kendine özel- Saatine sokar-deler, sonra Vagona girer. Kontrol etmeye. Ankara’dan beri sanki bir Şey olacak gibi hissediyordu kendini Merak ve Dikkatle sürdü, şimd yine ayni gariplık vardı içinde. Kompartımana girdi, Kanepelerin birinin altından bir Hapşırık Sesi geldi. Eğildi uzun Eteklikli bir Kadın Yere yatmış, saklanmış yada uyumuştu belki; "- Hey Bacım!" Kız dışarı sıçradı; "- N’olur b’şey yapma bana, Amca!" Tövbe-tövbe Makinist Hidayet Babası yerinde, Ayrıca Dindar ve Namuslu bir Adamdı; "- Polise de verme..." diye yalvardı Kız; "- Sabaha kadar sabret..." ağlamaya başladı. "- Dur Kızım Korkma! Bir Yolunu buluruz elbet." Yolu yoktuki bu İşin. Gerçeği Söylemek Gerekirse, İşin İçinde İşten Kovulmakta vardı; "- Peronda İnme!" Köprü-Küprü bir Vagondan diğerine geçerek beni Takip et!" Makinist Hidayet birer-birer indi, çözdü-bağladı-bindi, Kontrol saatini deldi, ama kasten Vagonlara girmedi. Yolda hep bu "Bir Yolunu" düşündü. Son Vagona geldiler Burada yarısı Yük ve Posta, diğer yarısında; Tuvalet, Paydos Yeri ve Personel Kabinleri var. Makinist Odasının önünde durdular. Hidayet içeri yalnız girdi; "- Al giy şu benim Elbiseleri." diyerek çıktı Kabinden, Kıza verdi. Her ikiside aynı Boylu, Erkek gibi yüksek Omuzlu, uzun Boyunlu, Yüzü geniş Burunlu, kalın Kaşlı olduğundan, Pantolon-Ceket Kıza Tıp-a-tıp uyacağından Mesele yoktu; "- Adın ne senin?" diye sordu; "- Hatice." Sesi geldi Kapı ardından; "- Ben sana Ali diyeceğim." "- Niçin?" "- İşçi Yatakhanelerinin önünde Görevli Memur var, içeri Kadın sokmazlar." Ses kesildi; "- Makinist Şapkamı giy ve altına Saçlarını topla!" Hopla! Şimdi Kapı Önündeki Görevli Bekçiye ne diyecekti? Kız dışarı çıktı. Elbiselerini gülerek gösterdi; "- Ali!" dedi, birde Şaka Siperine Elinin ucuyla dokunarak Selam verdi. Güldüler ve İşçi Yatakhanelerinin önüne kadar konuşmadan geldiler. "- Hayrola Hidayet Ağa! Misafirimizde kim?" "- Yeğenim!" Bu Yalanı Vagon Isı Borularını çözerken düşünmüştü; "- Misafir Kağıdı varmı?" "- Ne Misafiri? Yanımda çalışacak. İşte Kağıtları." Kağıtları alıp-okurken; "- Ali..." dedi Görevli kendi-kendine, Şaşırdı Hatice; "- Nasıl uydurdu bu hınzır Herif bunca Yalanı?" diye düşündü; "- Bunca Kağıdı, bu kısa Zamanda nerden buldu?" "- Ali!" diye tekrarladı Memur, bu Sefer yüksek Sesle; "- Cevap verde Yeğenim, bir an önce gidelim." "- Evet..." diye Yalan söyledi, Hatice; "- İş Başın ay Sonunda..." "- Hı..." "- Ama Kağıtların arasında Ziyaretçi İznin yok!" Hidayet Sözünü kesti; "- Bırak alla’sen! Yorgunum, Yarın alırız Oğlum!" Onu İşe aldıran bu Hidayet Ağa olduğundan, Saygısı vardı ona; "- Olmaz!" diyecekti, vazgeçti. Uzattı Kağıtları geri; "- Ama Yarın Sabah!" "- İnşallah." Nasılsa Hidayet Yarın İdareye gidecekti. Gerçekten Kağıtlar Başka bir Ali’ye aitti. -Gerçek diyorsam, Hayalde tabi- Her İkisi İkinci Kattaki İşçi Yatakhanesinin 213 Numaralı Odasının önünde durdu. Girdiler içeri, Odada, iki Katlı bir Ranza, Naylon Muşambalı bir Masa, iki Sandalye, eski bir Dolap, Duvarda bir Tahta Raf, Kitap dolu. Hatice, Ranzanın Kenarına, Hidayetin Yanına oturdu. Yorgun Bacaklarını kırıp, Yatağa Yaydı, Başını Hidayet’in Dizine koymuştu; "- Lütfen bana Ali’nin Hikayesini anlat." dedi. Hikaye bittiğinde Hatice çoktan uyumuştu. Bir Müddet sonra; "- Tak, tak!" Kapı vurulu Rıfkı girdi Odaya "Hidayetin Köylüsü, Oda Arkadaşı aynı Zamanda- "- Pişşşt!" dedi Hidayet, Hatice’nin, -şimdiden sonra Ali- uyanmamasına dikkat ederek Yumruk Yaptığı bir Elinin dışarıda kalan İşaret Parmağını dik olarak Dudaklarına bastırdı ve aynı Eliyle Aliye’yi gösterdi. "- Yeğenim..." Rıfkı biliyordu Ali’nin geleceğini, sustu; "- Sen Yukarı Misafirhaneye git, orada uyu." diye fısıldadı "- Yarın Sabah takas ederiz Yatakları." Haydarpaşa Garının üçüncü Katı Misafir Lojmanları Mühendis, Kalantorlar, Yabancılar, yüksek dereceli Görevliler ve Hanımlı Ailelere özel. -Ki bu üçüncü katı sonra Ziyaret edeceğiz- Bu Köylü Rıfkı’nın Hikayesini orada bir güzel dinliyeceğiz. Aradan 35 Yıl geçmiş, Hidayet ve Hatice evlenmişler, bir Kız Çocukları olmuş. Bu Kızda Evlenmiş, onlardanda bir Aliye Kız Dünyaya gelmiş. Şimdi Hidayet Dede Küçük Torunu 7 Yaşındaki Aliye ile El-Ele Haydarpaşa Kültür ve Sanayi Fuarı’nın İkinci Kat Merdivenlerini çıkıyorlar. Burası Hayalinde eski Günlerin İşçi Yatakhanesi; Duşları, Helaları, Odaları, Çift Katlı Ranzaları, Yemek Salonu ve Mutfak... değişmişlerdir mutlak! B i r i n c i B ö l ü m ü n S o n u |