Hâlime Bak Mina
Boynum bükük sana geldim Mina
Bakma öyle Dize dize günahlarımı sakladım arkama Dedim ya Mina Yorgunum işte Baş ucumda duran kitap kayıp Sigaram bitmiş Sabaha saatler var Ve ben hâlâ yorgunum Günler öncesinden kalan gazete sayfasına sardım ruhumu Berbat bir şarkıya hapsettim kişiliğimi Kızılcık şerbetiyle yıkadım vicdanımı Dedim ya Mina Yorgunum işte! .. Sensizliğin en tepesindeyim şimdi Mina Günler sensizlik Saatler sensizlik Ellerinde cennet çiçekleriyle hâyâl ettim seni, Nuh’un rüzgârı saçlarında Muhâmmed’in dua’sı heybende Meryem’in hüznü yüzünde Utanma Kerbelânı alda gel Mina Asırlar öncesinde kapanmıştı kalbimdeki yara, Yeni bestelenmiş şarkıda buldum kendimi, Çağırsalar beni Ne İsa’ya yaranırım Ne Musaya Kentin gözlerimin önünde ışıklı zindan Uğultular başıma dökülen katran Mina, Bin derdime sunmuşlar ’bir’ derman! Pasaklı çocuklar neşemi çalmasa Otuzumda oyunlar oynayacağım Annemin öğrettiği türküyü Dağalara çarpıcam Takip eden geçmişim olmasa Yana yakıla ismini anacağım Duvar dibinde bulduğum rüyâları Kâbuslara adayacağım .. Uykusuzum Mina Gizlice ettiğin dualarında olmasa Helâk olmuş kavimlere misafir olacağım Ayıkken çaldığım bir umudun vebâlı boynumda Göz göze geldim bir kaç yabancıyla Hayatımın anlamsız meâli avuçlarımda Çocukluğumu arar gibi arıyorum sevgiyi Bana öğrettiğin gibi! Küflenmiş ekmekte gördüm ihaneti ’Sakın kin tutma’ demeni özledim ’Sakın hataları yüze vurma’ demeni Bizi bir araya ne getirir şimdi Biz ki, efkârın misafiri Anla Mina; Soykırımlara tanık olmuş çerçevesiz resimler gibiyim Görüyorum Öylece duruyorum .. Sensizliğin en dibinde can çekişiyorum Uçurtmalar süslüyor kâbuslarımı Uslu çocuklar boğdular utangaçlığımı Boğazımda tıkalı hâlâ sana son söyleyemediğim Peşimden geliyor hep gülüşlerin Ne zaman arkamı dönsem nasihatlerin Bizi nasıl unutmalıyız şimdi Mina Bizi hangi rüzgâra katmalıyız Halime bak Mina; Nil nehrinin karşı tarafındaymışım gibi Ne kervâna uydum Ne boğulanlardan oldum .. Dün unutmuşum seni Mina! Koşup yetiştim aptallığıma Hissettinmi bende ki korkuyu Anladınmı çaresizliğimi Sensizliğin kıyısında duruyorum şimdi Tüm şehir bana gülüyor Şımarık çocuklar uykularımı bölüyor .. Yağmurda yıkıyorum ellerimi Ne eylül yağmurları temizliyor beni Ne de nisan yağmurlarının seli Her dua’mın yamacına Pişmanlık duygusu bırakıyorum ara sıra ’Acaba’ diyorum Acaba; Beni neden yarattı diye soruyorum Tanrıya! Ben kendimden emin değilken Benden birşeyler beklemek niye İsyanı yasaklardın sen Mina Kelebekleri tercih ederdin illede Kalabalıkta kaybolmaya korkar Alkışlardan kaçardın Hangi kervânın peşinden gittin Mina Hangi soykırımlara tanık oldun da Kayboldun! Kaç idâmda yaslara bağlandın Kaç mezarın başında ağıtlara şahit oldun da Anılara karıştın! .. Ziyâna uğramışların beldesindeyim artık, Aynalar kırık Kalpler kırık Sabah güneşi binaların arasında can çekişirken, Çoraplarımı giyiyor Sana koşacak ayaklarıma fısıldıyorum; Boşuna bu heyâcan Boşuna bunca hazırlık Ölüler şehrine yetecek nefesimiz yok artık... |