HAYDARPAŞA GAR OTELİ (4)
Bağzılarının
"Küçük Siirt" deyip küçümsediği Koca Fatih’te bir Halım vardı uçan, bir Sihirli Lambam, birde Devim, Lambadan çıkan, Adı Dağduman. Çelik-Çomak oynardım onlunla Sokakta Mezarlık ardı. Elimdeki Sopayı yerde duran Çomak üstüne oturtarak çektimmi Ekseninde döndüre, bir çırpıda sokar altına, kaldırır Havaya savururdum onu, -Tenis gibi, Golf gibi- ön Ayağımın üstünde esneyip Havadaki Çubuğa birde vurdum mu, Dev Dağduman yakalardı onu. Küçükken birde Çoban Köpeğim vardı. -Mahallede hepimizin- Adı Duman’dı. Uzun Tüylü, iri Bebeği Zeytin kara, koyu Kestane Kahverengi idi Çapaklı Gözleri. Birgün etrafını çevirdi Zabıta. Uzatılan Sırık-ucu-zehirli Ete Yüz vermedi Duman. Birinin Elinde Kanca, kocaman. -Kıskaç yani, ucu yarım Ay, Daire Çember- Diğer ikisinin Elinde tek bir Ağ, uc-uca germiş tutuyorlar beraber Sırık, Ağ, Kıskaç, Kanca, Zapıta, yakaladılar onu, koygular Çuvala. Köpek miyavlarmı? Hayır ama, Beli Kıskaçla boğulu Duman, acısından işte öyle cıyakladı. Hayvan Şöför Çuvalı Kamyona attı. Belli ki orada yatan Soydaşları onu kucakladı. sustu Duman. Küçükken Hayırsız Ada’dan -tabiki Rüyada- bir Mektup aldım ondan. Bakarak Fatih Sırtlarına hayal ediyormuş beni. Her yanı Deniz-derya, mutlu Soydaşlarıyla, anıyormuş sıcak-dost Mahalle Günlerini. Adada Köpek çokmuş, ıssız ve çorak olduğundan birbirlrini yemekten başka Dertleri yokmuş. Niçin böyle Hayal kurar, neden Rüya görür İnsan, değilmi? Hayal olmasa kim keşfederdi Amerika’yı, Kristof Kolombus gibi! Roman yazılmaz, Şiir düzülmezdi. Ata’m basmazdı Ayağını Samsun’a, Astronot Ay’a Hayal olmasa! Abdal, Derviş, Ozan düşmezdi Yollara-Yollara, başarılamazdı hiçbir Keşif, Savaş bitmezdi, olurduk Esir, Seçime de gitmezdik Oy kullanmaya, onlar Çoğunlukta ya! -Hayal olmasa- Küçükken eski Fatih’te bir Devim vardı, Lambadan çıkan; Adı Dağduman. Dağdan değil, Ağdan koymuştum ona bu adı, belkide ağlamaktan, canım Duman! Birinci Bölüm; B O S T A N Rüya denen Kayıkta bazan salarım Kürekleri, Akıntı çeker beni. Bazan çekerim Akıntya karşi Kürekleri, vururum dik Kafamı Duvara, ne Pahasına! Bazan Kayıkla uça-sıçraya Şelaleyi tırmanarak yararım. Bazan koşarım Su üstünde, yalın Ayak kayarım, Bazan Rüyayı bile aşar, Hatıralara ulaşırım. Şimdi garip bir Rüyada Uçan Halıda Elimde Alaadin’in Lambası yanımda Lambanın Devi, birde Çoban Köpeği, altımda Eski Haydarpaşa Ana Garı, Yer; Yine aynı, Kültür ve Sanayi Fuarı Sahne; Çiflik Evi, Yayla. Konu; Süt, Tereyağ, Yoğurt Yayla Peyniri. Figüranlar; İnek, Eşşek, Tavuk, Horoz, Kır At, Bostan Beygiri. Müzik; Kırşehir Yöresinden geliyor. Saz; Neşet Ertaş söylüyor Beste; "Bahçada Gül Ağacı" Süt dövüyor Yayıkta, "Gözelim haydı, haydı" Başörtüsü Oyalı, "dibinde iki Bacı"" Şalvarı Nazilli, Basma, "aman nideyim" çalkala-da-çalkala,, "nere gideyim" çıkıyor üste Yağı, "Gözelim haydı, haydı" Haydın birde, Yağ değilde, bugün Peynir çekelim! Ağaç Fıçıda çalalım Süte Maya, -beklenen kıymetlene- biraz bekletir Süt kesilir, dibe çöker Çökerek, üstü Su olur. Tortu dolar Keten-Tül Torbaya, Gözeneklerden sızar Su-Damla, "Terler" de denir. Ya Yoğurt olur yenir, yada Peynire dek beklenir. "Oh be!" Köşede bir Tandır, -Yere gömülü Fırın- önünde Fırıncı kadın Dalgıç gibi Tülbent kalın iki Göz-Delik dışı. Sarılı Başı Tandır Küpüne daldı. Küp derin, Küp yuvarlak, Küp Duvarları Toprak, Küp kızgın-sıcak, üstte Ana’nın sadece Kıçı kaldı. Ana Elindeki Hamuru, çarpa-yapıştıra kızgın Duvara yaydı. Fırını ortası Odun, Ateş,Tahta. Ateşle Duvar arası bir Karış boyu Kül yayılı Kızarır-düşer pişen hamurlar Küle, Ana’nın üstü çıkar Kuyudan, Maşayı alır yandan, dalar yine Kuyuya yakalar çevirir Ekmeği, yatırır Küle, dibide pişsin diye. Hayda! Gel gidelim Bostana, Bostanda Sebye Meyva. Sapta üzüm sarkıyor, Bağ Bozumu yakın,(*) Bal-Bal damla akıyor. dönüyor kuyuda çıkrık. dönüyor Gözü bağlı Beygiri hala dönüyor Kuyudan Su çekiyor salıveriyor Bostana. Küçükken bir Çoban Köpeğim vardı -Mahallede hepimizin- Adı Duman’dı. Uzun Tüylü, iri, Zeytin kara Bebeği, koyu Kestane kahverengi Çapaklı Gözleri; "- Ne mi olacak?" dedi; "- Haydarpaşa Garı Otel olacak, Gökdelenler çakılacak sırtına, Muhteşem Arazisi Lüks Apartmanlar, Modern Evler, Alışveriş Sitesi, Köşk, Konak, Plazza, Banka. Karşı çıkanları çevirecek Zabıta, Elinde Ağ-Kıskaç-Kanca, Sırık ucu Biber gazı, basınçlı Suyla, kıskaçlayıp yakalayacak hepinizi!, yine çekişilecek, yine direnen olacak, yine diğerleri bakacak, yine oynanacak aynı Oyun Gezi Parkındaki gibi!" "- Hepsi Rüya!" dedi Sihirli Lambanın Devi, Dağduman; "- Rüya hepsi!; Uzun Tüyleri, iri, Zeytin kara Bebeği, koyu Kastane rengi Çapaklı Gözleri ile Duman daldı, ve o Günleri andı. (*) BAĞBOZUMU Hikayemi Edebiyat Defteri İnternet Sitesinde "Yazılarım" Bölümünde bulabilirsiniz. |