Mecburi İstikametim
Sakin bir sabah... Her zaman olduğu gibi sağımda duvar ! Solum , mecburi istikametim ! Kalkıyorum... Yüzümde soğuk bir ifade , Gözlerim şiş... Suyun ıslaklığını hisseden ruhum kırgın... Geceden kalma düşlerim çekip gitmişler... Son bir bakış aynaya , Tanıyamadığım yüzler var sanki arkamda... Özenecek yaşı geçtim ! Bir kot , dolapta ütülenmiş gömleklerden gözü kapalı seçtim. Yola düşüyorum her zaman olduğu gibi... Sanki sana gelsem Bu kadar isteksiz olsan , Daha az mı acırdı içim... Trafik ışıklarına peydah olmuş dilenciler Yine benden önce tutmuşlar yerlerini... Seni dilensem Kaç günde toplarım senden arta kalan sensizliğimi ? Kaç surete bakıp Sen diye iç çeke çeke tarif etsem ya kaşını gözünü... Allah rızası için çözülmez mi bu kör düğüm ? Ve bir gün Gelip geçsen mabedimde saklı olduğun halde önümden... Tanımasan ! Sakallarıma düşen akları sahiplenmesen... Ne değişir değil mi ? Ben beklentileri sana adamış ... Yaş akmayan gözlerimde , kan toplamış umut kırığı sen ... Sevdam ! Soluna yakıştırmadığına layık gördüğün , Bana yakışan hangi dar ağacı ? İlmek ilmek büyüttüğüm sevdam nefes aldırmıyor şimdi ! Ölümü hak eden bedenim hayata tutkun diye kızma bana ! Ruhumda yaşayan sevdam ayrılamıyor bu dünyadan anla... Kursağımda kuru bir parça ekmek ! Serçelere özeniyorum , kanatlanıp uçmak istiyorum. Belki de bu yüzden ağlamasını bilmiyorum. Hayallerimde onlarca , yüzlerce , binlerce... Bir kez bile ellerini tutup gözlerine bakamadığım anı yaşar mıyım ? Yoksa yeni gün doğduğumda ölümü tatmış olur muyum ? Bilmiyorum... Umut edip hasret biriktiriyorum... Güneş tenimi ısıtmıyor artık ... Sen sevdasına adadığım ömrü göz ardı eden masumiyetim... Kime sarılıyorsun şimdi ? Kimin koynunda uyanıyorsun ? Bana değilse kime ! Yunus Özkan 3.5.2015 09:55 |