YAŞAMAK
Bir ceketi vardı adamın her tarafı yamalı.
Metruk bir yerde yaşıyordu ha göçtü ha göçecek. Elinden düşmeyen sigarası vardı,birde hep yere bakardı. Kaçırırdı gözlerini bir torba elinde oradan oraya gezip dururdu. Şafakla çıktığı yere gün batımıyla dönerdi. Kimdi bu ihtiyar ne yer ne içerdi bilmezdi kimseler. Hava soğuk ayaz mı ayaz donduracak kadar var. Her bacadan duman tüterken ışıksız evde hayat yok gibi. Bir gün geçti iki gün geçti ihtiyardan ses yok. Birileri geldi poliste vardı içlerinde sonrada ambulans. Derin bir nefes aldım bekledim. Çıktılar dışarıya peş peşe ihtiyar sedyede yatıyordu kendinden geçmiş. Seslendi polis tanıyan var mı yada bir akrabası kimseden ses yok. Ben dedim ben tanıyorum bindim yanına siren sesiyle hastaneye doğru. Doktorlar baktılar,baktılar çıktılar dışarıya serum takılmıştı ihtiyara. Bekledim başında ara,ara inliyordu bir şeyler söylüyordu,ya anlamak ne mümkün. Yoğun bakıma aldılar bir zaman sonra iyi değildi anlaşılan ihtiyar. Eşyalarını verdiler bir poşet içinde birde yamalı ceketini uzattılar. Aldım elime ceketi irkildim kendimden insanlığımdan sonrada insanlardan. Yıkıldım her şey üstüme geliyordu dalga,dalga. Veda ediyordu ihtiyar hayata zorlanıyordu nefes alırken. Düştü başı yana doğru kapalıydı artık gözleri. Koparken içimden sessiz çığlık kaldım öylece. Anladım ki giden sadece ihtiyar değil insanlıkmış insanlık. Mehmet DEMİR |