Kara Kuyu
bir taş suya oturmuş kendi rüyasında
ışıl ışıl sakin uyuyan son ve sonsuzluk aslını tekrar ediyormuş gibi içinin bilinmezliğini dönen sönen yok olan sessiz sedasız azalış kimin gözleri görebilir ki daha uzağı ve doğru doğru düşünülüp elle tutulan bir kara kuyunun aniden uyanması unutulmuş bir tadı vardı belleğin yanaştıkça uzaklaşan yankı uçup gitti sancısı insan olmanın aşk tozunun tükenmesinden biraz sonraydı hava yoğun ve kuruyan tadıyla bir çiçeği uyandırdığında ilk bahar ve ilk sonbahar kardeşti aramız soğumuş ve unutulmaz hatıralarla doluyordu serseri suyun öylesine lakayt hiç duymuyormuş ve ayakları heyecan içinde ağzını dağlara değdirip geri gelen büyüyen çoğalan azalan yol karardıkça gözlerimdeki nem yeniden bilinmez bir sis başlıyordu yeniden daha eski daha koyu siyah ve beyaz istekli çürümüş bedenlerin söylemek istediği limanlarda saklı zor kum uykum bana dön beni sakla dönme sakın o ağlayan kayalıklara. |
aşk tozunun tükenmesinden biraz sonraydı''
ne iyi yoğrulmuş dil'de son'lar ve sonra'lar
tebrik ve selamlar