SON ÇARE...
Unutulmuş sekmelerin arasına serpiştirilmiş
Hanidir koyultulmuş vicdanlar Gün ışığından fazlasıyla yoksun. Rakımı alçak mizaçlar Kavuşmak iken tepeye Olası o edilgen niyazlar. Tek duyumsanan; Efkârı bol üşengeç ruhlar Nezdinde yaftalanmanın Nicedir süregelen o telaş. Bağnaz ve yoz tortusu Çöreklenmişken zihnin engebeli yokuşlarına. Baş aşağı tüm fincanlar Edinimi fazlasıyla yeknesak O kehanet kahve telvesine Bakarken pür- dikkat. Müptelası sevdanın Saf ve bakir ovalarında ruhun Dörtnala koşarken çocuk yanım. Henüz büyümemiş olmanın Getirdiği o rehavet ile Pür-nakıl masumane bir neşe. Gıyabında şeytanın Kerelerce örselense de Sırra kadem basmış bir kere Çoktandır hidayet. Son çare ise sığınmak gölgelere Kopmadan o devasa kıyamet. Kıvranan nice imge Sahtekârlığın yüz kızartıcı sapağında Kanarken ve kanatırken, Özneleri saklanmış usumun En mahrem kuytularına Yoldaş bildiğim dipsiz yalnızlığımın Sadık haznesine sığdırdığım O gizemi, Ellerimle çıkardığım Derindeki gömütü eş değer Yolsuz ve yordanası mahremiyetin İzdüşümü ne varsa Saklanmış yırtık perdelerin arkasına. Ne mi gelir elden, Ey sefil benlik, Demek olmasa keşke Tek maharet. Mizacı yeknesak Mağdur ve mağrur çocuk Büyümek olsa da son seçenek Devinip durur garip yürek. |