BU NASIL BİR DÜNYA?
Kırdı geçirdi ortalığı
sarı ipekli şalı kan çanağına dönmüş gözlerinin çukuru boyamış alı moru ne varsa gökyüzünü boyamış bahar kaçkını şemşiyenin altında nisan yağmurlarını ipe dizmiş umutlarını ceviz ağacında asılı Kor ateşler düşmüş yüreğinin üstüne üç kanatlı kuş saf tutmuş bakıyor ayaklarını çıkmış yan taraftan zülüf eğilmiş dere yatağına söğüt gibi süzülmüş gecenin bedeninde günahlarından silkelenip arınmış İnsan ne ederse kendine ediyor kâh ağlayıp kâh gülüyor yola çıkınca gölgesi kendisiyle gidiyor armut dibine düşmüş kuru bir canın kuşun can ağzında yavru ağzı renk gecesi gündüzü birbirine denk omuzlarda ağır geliyor ayrılık denilen yük ömür dediğin başlı başına bir külfet İster aç yaşa ister tok çağrılınca koşa koşa gidilir gurbet çıkınca kapıdan dönüşe yok bilet erik ağacının gölgesindeki kara koca bir noktadır vuslatı kara delik gün biter beniz soluk ayva sarı güneş isteyince yakar deriyi serseri duvara sarmış bir hanımeli gibi gurbette anadan ayrı babadan ayrı gün gelip ararsın tutunacak bir duvar dibi bakarsın heceler geceler sağır bilmez kadrini içini dışını yar dediğin Her derde devadır derdin kederi şiir yazıp birbirine eklendi tadıyla tuzuyla kaçamam el gibi Allah’tan başka kimbilir içimizi aşiyanda yediveren gülleri derdimi söyleyemem elleri dondum balkonda içim titredi kış bitsede kışın eseri gitmedi Göz görmeyince gönül katlanır Dünyaya sığışmaya çalışan bidolu insan canından can koparıp canını dişine takıyor her an kimi kula kul kimi Allah’ımıza kurban dünyaya yumuk gözlerle baktığımız aşikar bakmakla görmek arasında fark var Kiminin doğrusu yanlış kiminin yanlışında doğru var kimine eğri oturup doğru konuşmak batar kimisi doğru yaşamaktan kaçar kimisi kulak arkasına atar kimisi yan gelip yatar bu nasıl bir dünya Allahına kurban Aşk otağında türlü türlü kurnazlık kiminin terazinin okkası bozuk boğazlarda düğümlü koca bir yumruk Söyleyenle söyleyene dönde bir bak saçımızı süpürge yapmaya alıştık kemer koptu donu boş bıraktık kaşıkta doluda olsa boşta olsa azık her geçip giden gün millete atıyor kazık bu nasıl dünya Allahına kurban Dünya dönüyor işliyor saat gibi her sabah her akşam değişiyor çerçevesi duyulur elbet bir gün hakkın sesi Gemisini dolduran denizinde boğulur güneşli gün akşam olunca vadesini doldurur insan dediğin bir parça sudan can bulur bu nasıl dünya eremedim sırrına bak gecede yıldızlar yine koyun koyuna düşürmesin Tanrı insanı insan eline gönül kapılıp giderse bir sevda seline katlanır insanoğlu her karanlıklara aşar göz görmeyince gönül katlanır Nurten Ak Aygen 17.04.2015 |