VİRANE EVŞiirin hikayesini görmek için tıklayın İnsan ömrü gibidir evler de, vakti gelince mazi olur dünler de,
dilleri olsa da konuşsalar, kim bilir neler neler anlatırlar, içindekiler çoktan tarih olmuş, yaşamıyor şimdi anılar, içli içli sessizce ağlaşırlar, içerden yaralı bu taş duvarlar... VMS Bir zamanlar bu evde hayat vardı, Güneş sanki en önce bu eve doğar, Pencerelerinin önüne kuşlar konardı… İçeriden bir kadın çocuklarına seslenirdi : ’ Sabah oldu, haydi yavrularım uyanın!’ Bir zamanlar bu virane ev sımsıcaktı, Yerde serili Isparta halısı vardı… Sobanın içindeki odunlar cızırdar, Üzerindeki çaydanlık fokurdardı. Bir zamanlar bu evin kilerinde, Köyden getirilen çuval çuval un ve bulgur, Kışlık kuru diri, kurumaya bırakılmış domates, Bidon bidon biber salçası bulunurdu… Bir zamanlar bu evden, şen kahkahalar yükselir, Evin küçük çocuğu, yoldan geçenleri selamlardı, Hele ki seyrine doyum olmaz, Bahçesindeki Isparta gülleri mis gibi kokardı… Bu virane ev kim bilir kaç olaya tanıklık etti, Sıvası düşmüş kerpiç duvarların dilleri olsa da konuşsalar, Bu evde kim bilir kaç çocuk yetişti, Kaç genç kız telli duvaklı gelin olup, Sürgülü tahta kapısından yaşlı gözlerle çıktı… Bir zamanlar bu evden çatal kaşık sesleri eksik olmazdı, Önce eller yüzler yıkanır, sonra hep birlikte sofraya oturulurdu, Tereyağı sürülmüş Yalvaç ekmeği, Biraz bal, biraz reçel, zeytin, peynir afiyetle yenilir, Sofradan birlikte kalkılır, Baba işe, çocuklar okullarına giderlerdi… Hiç bitmezdi anaların çilesi, Yine onlara kalırdı ortalığın toplanması… Akşam oldu mu, evin babası yorgun argın işten gelir, Evin baş köşesindeki tahta divana kurulur, Aç karnına bir taraftan çayını yudumlar, Bir taraftan da keyifle Gelincik sigarasını tüttürürdü… Akşam ajansı dinlenirken, çıt çıkmazdı kimseden, Söz birliği etmişçesine, radyoda olurdu kulaklar… Evin direği olmak kolay mı? Sonra alırdı eline kağıdı kalemi, Başlardı hesap kitap yapmaya… Alacaklar yine yarım kalır, Verecekler miadını aşardı… Aman Allah’ım, ne bitmez bir hesaptı bu, Al işte, bahane de hazırdı : ‘’ Yak bir sigara daha’’ Bir devir daimdi yaşanılanlar, Yine karınlar acıkır, Yine kurulurdu ortaya sofra bezi, Bir tencere bulgur pilavı, iki baş soğan, Yanında mis gibi sıcacık tarhana çorbası, İşte buydu fakirin olanı… Çorba tasının içine ekmekler doğranır, Tangır tungur sesler arasında, Kaşıklar ardı ardına daldırılır, Bir çorbadan, bir pilavdan alınır, Kalanı ekmekle sıyrılır, Hep birlikte kalkılırdı sofradan… Yıllar geçip devir değiştiğinde, İnsanlar da değişti, evler de… Şimdi sessiz sessiz, içli içli, Bir başına ağlayan bu yaralı evden geriye, Kırık dökük camları, çürümüş kapıları, Bahçesindeki kurumuş iğde ağacı, Ve tütmeyen bacası kaldı… Komşulara sorsanız, tanımazlar eski sahiplerini, Velhasıl, garipler mezarlığına gömüleli, Otlar bürümüş dört bir yanını, İçindekilerle birlikte yok olmuş tüm anılar… Ondan ağlıyor bu soğuk duvarlar... Vecdi Murat SOYDAN (Yaşanmamış Aşkların Şairi) 17/04/2015-Saat: 01.15- Isparta |
harıka şiiri yazan şairi alkışlıyorum
___________________________ saygılarımla selamlar