Anlamsız Hikâyemin Şiiri!
Tenimizde rüyâmızdan kalan nem!
Biraz korku, Biraz şaşkınlık! Sonra kendine gelme, Sonrası ’Hayırdır İnşallah’ Toprağın rengi dünyadan Suyun sesi cennetten, Şımarıklığımız acizliğimizden! Sonra semâdan bir ses; Sizler öleceksiniz, hatıralarınız bile unutulacak, var olduğunuzu bile hatırlamayacaksınız! Tenimizde rüyadan kalan nem! Biraz heyecan, Biraz korku, Sonra kendine gelme Sonrası ’Hayırdır İnşallah’ Gökyüzünün rengi dünyadan Rüzgârın sesi cennetten Kahkahamız acizliğimizden! Sonra semadan bir ses; Sizler şimdilik mecaz değil sahilersiniz, Temsil değil gerçeksiniz! Böbürlenmeyin ki, Lanetlenmeyesiniz! (...) Tütün kokan ellerimde dua’lar biriktirdim Tanrım sana; Ya kabul et Ya da azâd et Çaresizliğim acizliğimden! Sözümün bittiği yerde uykumu kabul et, Uykumun bittiği yerde nefesimi! (...) Heybesinde sabır taşları, bakışlarında ayet’lerin gölgesi, sesinde cennet rüzgârı, gülüşünde ilk yaratılanın şaşkınlığı, Kapı dışarı ettiler rahmet uşağını (...) Elinde zeytin dalıyla savaş meydanında, Önce sağ baktı, Sonra sola, Güneş siyah bulutların arkasında, Kurşunun nereden geldiğini kimse bilmemişti. Asırlardır unutuldu, cesetinin olduğu yerde şimdi zeytin ağacı! (...) Gitme dedim, Duymadı bile. Elinde rengarenk mezar taşı, Dudaklarında tebessüm vardı! Yanlış yöne gittiğini anladığında Işıklar çoktandır kapanmıştı! (...) Ellerinde bir bardak soğuk su, Karşılarında Kerbelâ! Âhlar bir tarafa, Vâhlar bir tarafa. (...) Durma anlatmaya devam et; Ne oldu sonra? İdam edilirken gencecik çocuklar, Rahat uyudularmı o gece cellatlar? Çok merak ediyorum aslında, İdamda kullanılan tahtaların ağacını. Tohumlarını kimler ekti? Can suyunu kim döktü? (...) Türküler sarıyor etrafımı. Ne zaman aklıma gelse gülesim geliyor! Giderken bende bırakmış umudunu, Şimdi rezil kepaze içindedir! (...) Kalemde aynı saftaydı, kurşunda. Biri şairin elinde, Biri katilin. Dağın en tepesinde açan çiçek ise şarkılara meze olmuştu. Pazar kahvaltısındaki huzur yoktu zindanlarda. Ressamın elindeki fırça diktatörün elindeydi, Sabah programları bitmiş, Bir bebek açlıktan ölmüştü! (...) Topuklu ayakkabısıyla süzüle süzüle yürüyordu sarışın güzel, ayakkabısının çıkardığı ses dilencinin dikkatini çekmişti; Tık tık tık tık.... Kanser hastanı adam son nefesini vermişti yatağında, Çiçekci dükkanının önündeki kırmızı araba düğün için süsleniyordu. Postacı son zarfıda kapının arasına sıkıştırmıştı. (...) Var olmamış ne demek? Hiç var olmayacak birileri öylemi? Sabahları ’beş dakika daha’ uykularından mâhrum kalacaklar yani? İnanılır gibi değil! Limonlu dondurmayı saymıyorum bile! (...) Derviş elimden tut, Götür beni kelime bahçelerine. En güzel uykusuz vakitleri öğret bana, Bakmayı öğret, Susmayı ögret, Anlamayı öğret, Ağlamayı öğret. Derviş elimden tut, Bu yollar kaygan Bu yollar balçık Bu yollar patika Derviş delimden tut... (...) Yollarımız kesişti bir mülteciyle, Ne tarafa dedim? Geldiğin tarafa dedi. Sen ne tarafa dedi? Kaçtığın tarafa dedim! Felsefe yapayım derken geri dönmek zorunda kaldım! Güldü, Üzülme dedi, Hicret etmek aynı zamanda geri de dönmektir dedi! O da felsefe yaptı, Ama geri dönmedi! Güldüm, Güldük, Beraber yürüdük... (...) Aynısı bende de var dedi, Kur’an bu dedim! Aynısı bende de var dedi! Gözleri ellerimdeki günahlardaydı, Aynısı hepimizde var dedim! Ellerini arkasına sakladı. (...) Sonrası olmayacak dedi, Öncesi ne olacak dedim? Zamanla unutulur dedi! E hani sonrası olmayacaktı dedim? Öylece baktı. ’Zamanın’ sonrası olacağını zamanla anlayacaktı! (...) Başkanda memleket diyordu, Çöpcüde, Birinin parası çoktu, Birinin ki yok denecek kadar az. Sokaklar temiz di... |
hani
haber ver ölenlere
onlara geldik
yakasız gömlek içinde ak
tonlara geldik
hayat ne haddimize
sonlara geldik
...?
dememek için kendimi öylesine
zor tuttum ki
beğenimdedir şiir
eyvallah olsun şair / мαму єχ