bir an diyorum anımsamak bütün anıları körolasıca heybede hayalde yok kırsal benzetmeli bir dilenciden soruyorum aşkı gözlerinden kuşlar dağılıyor damlara korkuyla ecel arası karantina ayinler son bir ilahi saklanış var göğsümde onunda göçmüş duaları geride kalmış batıl hasret
inzivaya çekildi insani dürtüler perdeler son oyunun realitesi senarist hava oyuncular toprak, su yönetmen hayat iliklerime kadar film şeridi kurgularım boşluğun dehlizinde birazdan kopacak suç
öldürüldüm sanırım yada uykudayım göz kapaklarımda yüzyıl tırnaklarımın arasında çocukluğum durdurulamaz bir hikaye benliğim hangi ara göçtüm bu kentin uçurumuna solumda ay ışığı yalnızlığı sağımda salkım söğüt siyahlık kirlenmişim rezil bir yolculukla koynumda rihter ölçekli suskunluk dudaklarımın çatlağı zehir taciri
ellerimle kapadığım gözlerimde yanağında kağıttan gemiler yüzen arzularıma meyilli bir kadın var etinde alfabeden acılar çizilmiş saçlarında çocuklar doğuyor ütopya alıntılı gerçek bu ve alnında yıldızlı bir resim beni benden alan son şiir son felsefe son merhaba son günaydın ve iyi geceler öpücüğü zihin durgunluğuma
şayet yargılanmıyorsa serbest kalmıştır histerik hüzzam baştan beridir çok ağır yıktı kenti emanet dükkanında unutulmuş ayrılıklar tozlanmış anılarla kanadı bir ruj lekesi kadar kırmızı utangaç yalnızlıklar ağladı boş yere çoğul özlemler şimdi kırık ayna baktığında görünen parçalı uzaklar
sığıntı duygular büyürken sıkı yönetimli aşklarda rüyanın birine saklanmaktı kaçak fiili altında sevmek öylesine kederli benzetmeler vurdu kıyısına yüreğin susturulmuş tüm sanık sevdalar ayırt edilmeden öldürüldü
...
senfonik alıntıdır dip notlar ve resimlenmiş ütopya..!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ZUHUR şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ZUHUR şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
hani o adı önemsiz istasyonlar var ya...hani o siyahın gözleri yaktığı kömür isli vagonlar... hani sürtünmekten aşınmış raylar... İç parçalayan sesleri...Ah o sesler yok mu ...Hangi vedanın sesi daha az acıdır bu ray seslerinden.....Rüzgar girer mi izmarit kokulu vagonlara.... Yan koltukta duran bavulun içi tıka basa hüzünle doluyken esip te savurur mu camlarından... nereye kaçırır isimsiz yolcuları...hangi bilinmeze...Her şehrin uçurumu benzemez ki birbirine...Kim siler soru işaretlerini ve kim durdurur yürekten akan yoğun kanı... Başımızı omuzlarımız arasına alıp saklasak ta kaçırsak ta gözlerimizi gökyüzünden kuşların sesini duyarız be şair... Göğün altında kırılan tüm aşkların umutsuz Vuslat’ız sevdaların acı türküleri yankılanırken o tren götüremez mi bizi sabahlara... Yok mu bu günlerin güneşli sabahları... Cımbızla çek sözcükleri okunmuş sevda romanlarından tut getir bu yalancı baharlara as harfleri... Ya da kes kangren olmuş şehirlerin ellerini...kapısız camsız sevdaların hatırına...
bak yine döküldü sözcüklerim çatlak duvarlardan... Bir adım içeride kaldı diğer adımın sokakta... İdam etmeli bu gün siyahı griyi ve çatlatmalı bulutları....
Mükemmeldi değerli yürek.... Gönül dolusu saygı ve sevgilerimle…
dilencinin aşkı farklı mı ki...kaderde varsa bir yaşanmışlık her bir ayrılık kangrenliktir ve sevdalar kader mahkumudur...umutsuz olmaz insan...aşk umutla tutuşur
yüreğine merhaba tabiki dilencinin aşkıda aynı sadece ona soruyorum.)ki biraz da bildik değil farklı bir insan ..ve doğru umutsuzluğun kavramı çok derin bazen kaybetmek bazen kazanmak zaten hep galip gelerek hayatın anlamı kalmaz..onur verdin çok tşk ederim